Düz Dünyada Ay
GİRİŞ
Düz Dünya hareketi her gün ivme kazanmakta ve her yeni gün
birçok kişi bu uyanış hareketine katılmaktadır.
Bu momentum ileriki yıllarda da artarak devam edecektir. Düz dünyaya
inanlar arasında Ay’ın ne olduğu ve nasıl çalıştığı konusu hala tartışmalıdır
ve hala sırrını korumaktadır, çünkü eldeki imkanlar ile Ay’ın sırrını
çözebilmek en zor konulardan biridir.
Ay tarih boyunca insanlar için daima bir bilmece olmuştur,
antik çağlardan günümüze kadar politeist inançlarda Güneş Ay ve yıldızlar
ilahlaştırılmış, tapınılan bir obje haline dönüştürülmüşlerdir. Ayın gümüş
rengi görüntüsü, parlaklığı, evreleri, enerjisi daima mistik dünya görüşlülere
ilham kaynağı olmuş, doğaüstü, manevi değerler için Ay daima bir sembol olarak
kullanılmıştır.
Ay konusu Düz dünya konusuyla ilgilenenler için ayrı bir
başlık altında incelenmesi gereken önemli bir konudur. Bu yazının amacı Ay
konusunda bilinenleri, mantıklı olanı açıkça ifade etmek ve aynı zamanda Ay’ın
davranışı konusunda antik çağlardan, mitolojiden aktarılmış görüşleri
incelemektir. Ay’ın tam olarak ne olduğu ve düz dünyada nasıl çalıştığı
konusunda Düz dünyaya inanlar arasında hummalı bir tartışma vardır ve
çoğunlukla eksik ya da yanlış bilgiden kaynaklanan bir kafa karışıklığı vardır.
Henüz hiç kimsenin iddiasının düz dünyanın görüşü olarak
kabul etmemiz mümkün değildir, ancak hep birlikte araştırmalarımıza,
gözlemlerimize ve deneylerimize devam edersek birlikte bir sonuca ulaşmamız
mümkün olacaktır.
AY DÜZ DÜNYA ÜZERİNDE DÖNMEKTEDİR
Ayın Düz dünya üzerinde konumunu ispat etmeden önce Düz
dünya modeli üzerinde Ayın konumuna bakalım.
Ay, sabit Düz Dünyanın üzerinde spiral daireler çizerek,
altı ay boyunca, neredeyse Güneşe benzer bir yörüngede bir dönenceden diğerine
gidip gelmektedir.
Dünyadaki tüm insanlar Ay'ın sadece aynı yüzeyini görür, ve
bu yüz bulunduğunuz konuma bağlı olarak belli bir açıyla döner. Bu dönme 360
derecelik bir dönme derecesini kapsar.
Sahte bilime göre bu
dönmenin sebebi ekvatorun kuzeyindeki yada güneyindeki bir gözlemcinin farklı
yerden Ay'a bakıyor oluşudur. Oysaki Ay bir küre olsaydı ekvatorun kuzeyinden
ve güneyinden bakan gözlemci için Ay'ın yüzeyinin görünen kısmının değişkenlik
gösteriyor olması gerekirdi. Halbuki böyle birşey gözlemlemiyoruz. Bu durum
sahte bilimin Ay'ın bir küre olduğu iddiasını çürütüyor.
Eğer Ay bir küre
olsaydı iki ayrı noktadan bakan gözlemci için Ay'ın daima aynı yüzeyinin
görünüyor olması imkansız olurdu.
Ay'ın hep aynı
yüzünün görünüyor olmasının tek bir açıklaması vardır; o da Ay'ın düz bir
düzlem olan düz dünyanın üzerinde olduğudur ve Ay'ın sadece bir tek yüzünün
olduğudur.
Ay'ı gözlemlediğimiz zaman onun ufka doğru uzaklaşıp gözden
kaybolduğuna şahit oluruz. İnsan gözü dış bükey bir şekildedir ve cisimleri
lensin odak noktasına düşürerek görmeyi gerçekleştirir. Dolayısıyla cisimler
uzaklaştıkça gözün odak noktasına düşen görüntüde küçülür. Belli bir yerden
sonra gözümüzün arka yüzünde olan algı sinirleri cisimleri seçemez hale gelir.
Cisimlerin ufuk
çizgisinde küçülüp kaybolması tümüyle bizim gözümüzün görme yapısıyla
alakalıdır. Dünyanın küre olmasıyla alakalı değildir. İnsanlar ufuk çizgisinin
kürenin eğiminin başladığı yer olduğu zannıyla kandırılmaktadır.
AYIN EVRELERİ
Sahte bilim bize
Ay'ın evrelerinin meydana gelme sebebinin Güneşin ışınlarının Ay'a çarparak
yansımasından dolayı olduğunu ve Ay'ın 29,53 günlük dünya etrafındaki bir
turunun dünyadaki gözlemci için değişik açılarındaki yansımasından dolayı
olduğunu söyledi. Halbuki Güneş merkezli sistemin Ay'ın evrelerinin oluştuğunu
iddia ettiği model hatalarla doludur.
Sahte bilimin bize gösterdiği Ay'ın evreleri modeli aşağıdaki gibidir.
Bu modele göre her
Yeni Ay başlangıcında Ay'ın Güneş'in önüne geçtiği kara siluetini görüyor
olmamız gerekirdi, halbuki görmüyoruz.
Dünyadan bakan bir gözlemci için, örneğin gündüz vakti
meydana çıkan dolunayı resmetmeye çalışan bu ressam tablosunu boyarken aynı
zamanda gündüz vakti dolunay nasıl görülebiliyor diye kara kara düşünüyor.
Ay dünyanın yörüngesinde yer değiştirdikçe Güneş'ten gelen
ışıkla Ay'ın yan yüzeyinin ışıyor olması gerekmiyor muydu?
O halde Ay'ın Dolunay evresinde olması için Güneş merkezli
modele göre dünyanın karanlık tarafında olması gerekiyordu.
O halde Ressam dünyanın gündüz kısmında ve Dolunayda
Ressamın bulunduğu kısmın tam arka tarafında kalıyor olmalıydı.
Fakat bu durumda Ressamın gündüz vaktinde Dolunayı görmesi
imkansız olması gerekirdi.
Ressam iddia edilen Ay'ın evreleri modelinin gerçeğe uygun
olmadığını anlamıştır, ve eğer dünya bir küre olsaydı ekvatorda olan bir
gözlemcinin gördüğü Ay'ın üst tarafı aydınlık olarak gözükmesi gerekirdi.
Halbuki hiçbirimiz dünyanın neresinden bakarsak bakalım Ay'ın üst tarafının
aydınlık olduğu evreye rastlamamışızdır.
Ressam, Ay'ın evrelerinin ve Güneşin gerçekte göründüğü gibi
olması için Dünyanın Düz olması gerektiğinin farkındadır.
Gündüz vakti Dolunay görebilmenin tek bir açıklaması vardır;
dünya düzdür, ve Ay ve Güneş düz
dünyanın üzerinde yörüngede dönmektedir.
Bazen Güneşi ve Ayı
aynı anda gökyüzünde görüyoruz. Özellikle Dolunay olmadan bir kaç saat önce
yada sonra. Eğer Güneş ve Ay ikiside gökyüzünde ise dünya aralarında değildir
demektir.
Küre dünyanın Ayın
evreleri modeline göre dünyanın gündüz tarafında Ay görebiliyorsak (aşağıdaki şemada 6:00AM
pozisyonunda olduğu gibi) Ay'ı ancak yarım Ay şeklinde görüyor olmamız
gerekirdi. Halbuki yukarıdaki resimde olduğu gibi beşte dördü aydınlık bir Ay
görüyorsak küre dünya modelinin hata verdiğini söylemek yanlış bir ifade
olmaz. Çünkü aşağıdaki grafik ile tarif
edilen küre dünya modeline göre bu mümkün değildir.

Eğer Ay küre dünyanın yörüngesinde dolaşıyorsa, ve küre
dünya ve Ay birlikte Güneşin yörüngesinde dönüyorsa, böyle bir modele göre 6 ay
sonra Ayın evrelerinin, yani aydınlık kısmının Ayın 6 ay önceki tarafının aksi tarafından
başlaması gerekirdi. Ve bu durumda dünyadan bakan bir gözlemci için Ayın
evreleri tümüyle farklı olurdu. Fakat gerçekte biz böyle bir şey
gözlemlemiyoruz. Bu da küre dünya modelinde tarif edilen Ay'ın evrelerinin
gerçekte gözlemlendiği şekilde gerçekleşmesinin mümkün olmadığını
göstermektedir. Yani küre dünya modelindeki Ay'ın evreleri gerçekle uyuşmayan
hata veren bir modeldir.

Eğer sahte bilimin söylediği gibi Ay ışığını Güneşten alıyor
olsaydı, bu durumda Ay'ın her evresinde Ay fıldır fıldır dünyanın etrafında,
dünyada Ay ile birlikte Güneşin etrafında döndükleri için, Ay'ın Güneşe karşı
konumu sürekli değişkenlik gösteren bir açıda olması gerekirdi. Bu durumda
Ay'ın evrelerinin her ay düzenli olarak tekrar eden ve daima aynı taraftan başlıyor
olması küre dünya modeline göre imkansız olurdu. Halbuki gerçekte Ay'ın
evreleri daima aynıdır değişmediğini bizzat gözlemliyoruz.

Yukarıdaki şemada
Dünyanın Güneşe göre her altı ayda değişen konumu görülmektedir. Ayın parlak
yüzeyi görüldüğü gibi Dünyanın Güneşin etrafındaki konumuna göre sürekli
değişkenlik gösteren bir açıda olması gerekirdi. Örneğin üstteki resimde sağ
taraftaki konumunda Ayın güneşe bakan yüzü sol taraftaki konumunda tümüyle
farklı olması gerekirdi. Aynı zamanda bu iki konumun arasındaki konumlarda Ayın
yüzeyinin güneşe göre konumu sürekli olarak değişeceğinden Ayın evrelerinin
sürekli olarak değişkenlik gösteren bir açıda olması gerekirdi, fakat değil. Bu
durum tek başına bile güneş merkezli modelin tümüyle sahte olduğunun delilidir.

Aşağıdaki şemada Ayın
dünyadan bakan gözlemci için daima sabit olan evresinin dünyanın güneşe göre
her 90 derecelik konum değişikliğindeki pozisyonuna koyduğumuzda aynı
kalmasının fiziksel olarak imkansız olduğu görülmektedir. Küre dünya modeline
göre Ay'ın evrelerinin gerçekte gözlemlediğimiz gibi olması imkansızdır.
Bu konuyla ilgili şu
videoyu izlemenizi tavsiye ederiz.



AY'IN IŞIĞININ YANSIMASI - YAKAMOZ
Eğer dünya bir küre
olsaydı Ayın ışığının denize vurduğu bir gecede Ayın ışığının küre dünyadan
bakan bir gözlemciye resimde görüldüğü gibi ulaşması mümkün değildir.

Işığın bu şekilde
yansımasının tek bir açıklaması vardır; o da ufuk çizgisine baktığımız denizin
yüzde yüz düz olmasıdır. Eğer dünya bir küre olsaydı Ay'ın küre üzerinde
yansıması tümüyle farklı olurdu.

GELGİTLER
Sahte bilim bize
Yerçekiminden dolayı Gelgitlerin oluştuğunu söyledi, halbuki bu da tümüyle
yanlış bir bilgidir. Eğer Ay bize söylendiği gibi 2159 mil (3474 km) çapında
ise ve Dünya da 7918 mil (12742 km) ise, ve eğer Dünyanın kütlesi Ay'dan 81 kez
fazla ise, sahte bilimin kütle çekim kanununa göre büyük kütlenin küçük kütleyi
çekmesi gerekirdi, küçük kütlenin büyük kütleyi değil.

Bize Dünyanın kütle
çekim gücünden dolayı Ay'ın yörüngede durduğu söylendi, o halde nasıl oluyorda
daha az çekim gücü olan Ay Dünyanın kütle çekim gücünü yenerek Dünyanın deniz
seviyesindeki yada deniz seviyesinin altındaki kütlesini çekebiliyor?

Eğer Ay'ın çekim gücü
Dünyanın deniz seviyesindeki ve altındaki kütleyi çekecek kadar kuvvetliyse o
halde aynı anda Dünyanın üzerinde ne var ne yok bu çekimin etkisine girmesi
gerekirdi. Örneğin ağaçlar, bitkiler, çiçekler yukarıdan çekiliyormuş gibi uzar,
böcekler kuşlar havada asılı kalır yere dönemezdi. Halbuki öyle bir şey
görmüyoruz.

Gelgit olayları
Dünyanın değişik yerlerinde değişik şekillerde gözlemlenmektedir. Bazı yerlerde
günde dört kere gelgit olurken, bazı yerlerde bir kez. Bazı sahillerde suyun
çekildiği derinlik diğerlerinden çok farklı olabiliyor. Sahte bilimin Gelgit
haritası Ay'ın tek bir kütle olarak benzeri şekilde davranmadığının delilidir.
Doğudan Batıya farklı farklı davrandığına şahit olmak mümkündür.
“Eğer Ay suyu çekip kaldırabiliyorsa Gelgit zamanında
karaların yanındaki suyun yükselmesi değil çekilmesi gerekir. Eğer Ay'ın hızı
ve yörüngesi sabitse, ve Dünyaya bir etkisi varsa bu etkinin de değişken
olmayan, heryerde aynı olan bir etki gösteriyor olması beklenir. Ancak Gelgitler
hiçbir zaman aynı şiddette değildir. Örneğin Güney Afrika'nın Durban kıyısında
suyun yükselip çekilmesi yaklaşık 6 feet (1,8 metre), Beira kıyısında
(Durban'ın yaklaşık 600 mil kuzeyinde) Gelgitden dolayı suyun 26 feet (7,9
metre) yükselip alçaldığını görmek mümkündür. Eğer ikiside Ay nedeniyle meydana
geliyorsa bu farklılık neden? Bu durum Ay'ın Gelgitler üzerinde hiçbir
etkisinin olmadığının göstergesidir. Gelgitler Düz Dünyanın derinliklerinde
denizlerin yada okyanusların suyunun hafifçe azalıp çoğalmasından
kaynaklanmaktadır. Göllerde, derelerde hiçbir zaman gelgit olayına rastlamayız.
Eğer Ay denizleri ve okyanusları çekiyorsa gölleri ve dereleri neden çekemiyor?
Bu durum Gelgit olayının Ay'dan kaynaklanmadığının delilidir. Göller ve dereler,
deniz ve okyanuslar gibi Düz Dünyanın derinliklerindeki sularla bağlantılı
olmadığı için gelgitler onları etkilememektedir.” -Thomas Winship, “Zetetic
Cosmogeny” (130-131)
“Kütlesel çekim gücünün yakınlaştıkça arttığı uzaklaştıkça
azaldığı söylenmektedir. Öyleyse, sular Ay tarafından yataklarından çekilip
alınıyorsa yani Dünya'nın çekim gücünden uzaklaşıyorsa, ki eğer öyleyse dünya
yüzeyinden uzaklaştıkça dünyanın uyguladığı çekim gücününde azalması gerekirdi,
ayrıca bu durumda Ay'ın çekim gücününde bu yükselen suya aynı oranda artması
gerekirdi, bu durumda nasıl olurda sular dünyayı terk edip Ay'a doğru uçuşa
geçmiyor? Eğer Ay'ın çekim gücü Dünyanın üzerindeki suyu çekmeye yetecek kadar
kuvvetliyse, bu çekimden dolayı en derin yerdeki sulardan bir santim dahi
kendine çekebiliyorsa, çekim kanuna göre Ay'ın ekseni içine giren tüm sularda
harekete geçen suların Ay'a doğru hareketini durduracak hiçbir güç olmaması
gerekir. Küçük kütlenin büyük kütleyi yendiğini varsayalım, bu durumda küçüğün
gücü büyüğünden daha etkili hale gelir, çünkü üzerinde etkili olduğu madde ona
daha yakın olur. Mesafe azaldıkça güçte artar... O halde Ay'ın etki alanına
giren okyanusların kıyılara doğru hucum edip su baskınlarına sebep olması
gerekmez miydi? Eğer suyun akması yerçekimi kanunundan yada dünyanın merkezine
olan çekim gücünden dolayı ise, ve Ay dünyanın çekim gücünü yenerek üstün
geldiyse, bu durumda Dünyanın Ay'ın bu suyu üzerinde tutunmasına izin vermesi
mümkün mü?... Bu ve bunun gibi Newton sistemi tarafından açıklanması zor olan
durumlar nedeniyle, hatta Isaac Newton'un kendisi dahil birçok kişinin de hem
fikir olduğu gibi, Gelgitlerin Yerçekimi Teorisinin en az tatmin edici kısmı
olduğu kabul edilmiştir. Bu nedenle, Gelgitlerin oluşmasının Ay'ın kütle çekim
gücünden değil, Düz Dünyanın üzerinde yüzdüğü derin suların azalıp artması
neticesi ile olduğu sonucunu ileri sürdük. Eğer Dünya üzerindeki sular Ay
tarafından zaman zaman yükselip alçalıyorsa bu durumda derin denizlerde ve
okyanuslarda bulunan sakinlik asla mümkün olmazdı.” Dr. Samuel Rowbotham,
“Zetetic Astronomy, Earth Not a Globe!” (159-175)
“Isaac Newton'un
kendisi bile Yerçekimi Teorisinin Gelgitler ile ilgili açıklamasının Teorinin
en zayıf tarafı olduğunu itiraf etmektedir. Bu teoriye göre büyük kütle küçük kütleyi
çeker, ve Ay'ın kütlesi Dünyanın kütlesinin 8'de biridir, ki bu kütle çekim
teorisine göre dünya güneşin etrafında dönmektedir, ve aynı teoriye göre Ay
dünyanın etrafında dönmektedir, ki eğer inatla dönmeye devam ediyorsa.
Gelgitlerin yükseklikleri, birbirine bitişik arazilerin farklı
yapılandırmalarına bağlı olarak büyük ölçüde değişmektedir. Chepstow'da 60 feet
(18,2 metre) Portishead'de 50 feet (15,2 metre), Dublin Körfezi'nde bir yada
iki feet ve Wexford'da sadece 5 feet (1,5 metre) yükselmektedir... Dünya mümkün
olduğunca sabitlenmiş olsada durgun bir yaz gününde okyanusta demir atmış bir
teknenin çok küçük seviyesinde o çok hafif hareketi gibi bir çalkantı içinde
olabilir. Yani bu demektir ki Gelgitler düzenli olarak büyük ihtimalle Dünyanın
derinliklerindeki sularda olan atmosferik değişikliklerden meydana geliyor
olabilir, yada Dr. Rowbotham'ın son zamanlarda söylediği gibi Ay'ın düz dünya
üzerinde dönerken atmosfere etki etmesi nedeniyle, barometrik basıncı
arttırması yada azaltması neticesinde Dünyanın üzerindeki okyanusların yükselip
alçalmasına etki ettiğinden olabilir.” -David Wardlaw Scott, “Terra Firma”
(259-260)
Gözlemlerimiz sonucunda Güneş ve Ay'ın birlikte Gelgitleri
oluşturduğunu tesbit ettik. En büyük Gelgitler Ay ve Güneşin ikisininde ufuk
çizgisinin üzerinde ve ikisi birbirine yakınken olmaktadır. Büyük bir ihtimalle
Güneş ve Ay'ın birlikte oluşturduğu Elektromanyetik alanın yarattığı akımdan
dolayı olmaktadır.
Gelgitler daima okyanuslarda yada denizlerde olur ancak asla
derelerde, nehirlerde, göllerde olmaz. Okyanuslar tuzlu sudan oluşur, ve tuz
iletkendir, bu nedenle elektromanyetik alanı vardır. Tuz molekülleri sodyum ve
klor iyonlarından oluşur ve bir iyon elektrik yükü taşırlar. Bu nedenle
iletkendirler.
Düz dünyanın deniz sıcaklıkları haritasına bakarsak bunun
Gelgitleri etkilemesinin mümkün olduğunu düşünüyoruz.

“Güneşin Atlantik
okyanusu üzerinde olduğunda Gelgitin yüksekliğin az olduğunu fark ettim, ama
Ay'ın Atlantik okyanusu üzerinde olduğu zamanlarda Gelgitin daha fazla olduğunu
fark ettim. Elektromanyetik enerji konusundaki araştırmamda Güneş'in insanlar,
hayvanlar ve ve hatta bitkiler üzerinde etkili olduğunu, enerji verdiğini,
bitkilere klorofil ile besin sağladığını öğrendim. Ayın ise bitkileri negatif
enerji ile çürüttüğünü, böylece bu iki etkenin birlikte doğada pozitif /
negatif denge sağladıklarını, ve sudaki ve elektromanyetik alanlardaki
iyonlarla uyum içinde çalıştıklarını gördüm.” Alıntı
Gelgitlerin durumuna Küre dünya haritasında baktığımızda bir
kalıba oturtmamız imkansız gibi dururken Düz Dünya haritasında baktığımızda
nasılda yerli yerine oturuyor herşey.

Düz Dünya haritasında baktığımızda Gelgitlerin Güneş ve Ayın
yörüngesiyle uyum içerisinde olduğunu görmemiz hiç zor değil. Yoruma dahi gerek
yok.


Küre modelin haritasında akıntıların durumu

Ve Düz Dünya haritasında durumu.

Mantıklı olan Düz
dünya modelidir.
AYIN ÇAPI, UZAKLIĞI VE HIZI
Ayın çapı aynı Güneş gibi yaklaşık 32 mildir (yaklaşık 50 km), güneş ile hemen hemen aynı büyüklüktedir.
Ay yaklaşık 3000 mil (yaklaşık 5000 km) uzaklıktadır ve
Yengeç-Ekvator-Oğlak-Ekvator döngüsünü içerisinde yükselip alçalarak havada
elipse yakın bir şekil çizerek döngüsünü bir ayda tamamlar. Ay'ın annelemması 8
şeklindedir. Ay her gün güneşe göre aynı pozisyonuna 51 dakika geç gelerek
tamamlar.

Ciddi olarak 235,000 mil (378.195 km) uzaklıktaki bir cismi
görebileceğinizi mi zannediyorsunuz? Açık ve güneşli bir havada 70 mil
(yaklaşık 100 km) uzaklıktaki bir dağın detaylarını dahi seçmekte
zorlanıyorsak! Sahte bilimin gök cisimlerinin uzaklık tahminleri tümüyle gözün
görme sınırlarını dikkate almadan yapılmıştır. Bu kadar uzaklıktaki cisimleri
gözümüzün seçmesi mümkün değildir.
Eğer Ayın ışığı Ayın
yakınındaki bulutları aydınlatıyor, biraz uzağındaki bulutları aydınlatamıyorsa
Ayın söylendiği gibi çok uzakta, çok büyük olması imkansızdır.

Ay'ın Düz Dünyaya uzaklığı tahminen Güneşten biraz daha
yakındır. Ay Düz Dünya üzerindeki dönüşünü Güneşin 24 saatlik dönüşüne göre 6
yada 7 dakika daha yavaştır. Ayın hareketi gökyüzünde gördüğümüz gibi burçları
geçen ileriye doğru bir hareket değildir; Ayın hareketi dünyadaki bir
gözlemcinin gördüğü burçların zemininin hızla dönen zemininin aksi yönüne
doğrudur. Güneş içinde aynı şey geçerlidir.
Takımyıldızlar,
yerden bakan bir gözlemcinin gördüğü gibi Aydan çok daha hızlı yol alırlar (bu
yüzden Ay her 2,5 günde burç takımyıldızından geçer gibi yada tersine gider
gibi görünmektedir). Ancak bu astrolojide normal olarak görülür.
Yerden bakan bir
gözlemci için takımyıldızları güneşten biraz daha hızlı dönerler, bu nedenle Ay
her bir takım yıldızında yaklaşık bir ay kalır.
Ay'ın güney İspanya'daki hareketini gösteren Stellarium
adındaki astronomi programını kullanarak 24 saat arayla çekilmiş şu üç resme
bakalım;



Stellarium'un
önerdiği gibi Ay gerçekten hareket ediyor (aslında bu program küre dünya için
yazılmış bir yazılımdır).
Yeni Ay evresi aslında Güneş'in Ay'ı yakalaması ve onu
geçmesi nedeniyle meydana gelmektedir. Dolunay, temel olarak, Ay'ın mevcut
döngüsünde olabileceği kadar Güneş'ten uzak olduğu zamandır, ancak Güneş
zamanla yavaşça Ayı yakalar ve aynı yarı daire yörüngesinde hareket ederler.
DÜĞÜMLER
Aşağıdaki şekil (sanki gerçek bir bulguymuş gibi) küre dünya
modelinde dünya etrafında dönen Ayın dünya yörüngesiyle kesiştiği düğüm
yerlerini göstermektedir; sebebide Ayın yaklaşık olarak 5 derecelik
yörüngesindeki eğiminden dolayı olduğu söylenmektedir.

Düz dünya modelinde
bunu açıklamak çok basittir; gökyüzüne baktığımızda Ayın Güneşin görünen
yörüngesinin altına veya üstüne çıkması durumudur, ki bu küre dünya terimi olan
tutulma olayıdır. Düz dünya terimi olarak tutulma sadece bir çizgi olarak
Güneşin bulunduğu yörüngenin geçilmesidir, başka bir şey değil.

Zaman içerisinde (ayda iki kere), Ay Güneşin yörüngesinin
üstüne çıkar ve altına iner (yukarıdaki resimde Ayın Güneşin yörüngesini gösteren
çizginin üstünde olduğu gibi). Ay bu çizgiyi geçince burası düğüm noktası olur
(Astroloji terimi olarak). Yani düğüm noktaları kesişimin olduğu yerdir.
Bu basit tanımlamayı
hatırlıyor olmanız ilerki bölümleri daha iyi anlayabilmeniz için önemlidir.
Karıştırmaması için düz dünyanın üzerindeki düğüm noktaları için DD-düğümü
ifadesini kullanacağız.
NASA
Neden uzaydaki binlerce uydudan herhangi birinden çekilmiş
tek bir Ay fotoğrafı yok? Yada ISS'den çekilmiş bir tek Ay fotoğrafı, güya ISS
dünyanın üzerinde sürekli uçuyor değil mi? Hubble teleskobu güya milyarlarca,
katrilyonlarca ışık yılı uzaklıktaki galaksilerin resimlerini çekiyorda neden
yanıbaşındaki Ay'ın bir fotoğrafını çekmiyor, üstelik güya yüksek çözünürlükte
yakınlaştırma kapasitesine sahipken? NASA'nın Ay'ı güya ISS'den çektiğini iddia
ettiği aslında CGI olan aşağıdaki bu resimde dahi çok basit bir hata yapmıştır;

Fotoşop yapmayı bile beceremiyorlar bunlar; beyaz bir daire
mi? yoksa fotoşop lisansları sona erdide MS Paint programını mı kullanmak
zorunda kaldılar?
İşte, güya Apollo 8
sırasında NASA'nın meşhur Ay'dan çekilmiş dünya fotoğrafı. Fakat tümüyle yanlış
bir hesap yapmışlar; Dünya eğer Ay'dan 4 kez büyükse Ay'dan bakınca Dünyanın
daha büyük görülüyor olması gerekirdi, halbuki Ay'ın dünyadan göründüğü gibi sahnelemişler.
Üstelik Rob Skiba'nın
ifşa ettiği gibi NASA'nın Ay'dan çektiği fotoğrafın ışık kontrastı
değiştirildiğinde dünya fotoğrafının etrafında bir dikdörtgen olduğu ortaya
çıktı; yani resim sahte. Fotoşopla oraya dünya resmi yerleştirmişler meğerse.
AY KENDİ IŞIĞINI YANSITIR
Bize Ay'ın güneşin ışığını yansıttığı söylendi; Ay'ın ışığın tek kaynağının bu olduğu söylendi. Halbuki gerçek bu değildir, olmasıda mümkün değildir. Öncelikle bu konuda elde edilmiş bilimsel verilere bir bakalım:
- Güneş ışığı sarımsı altın rengi iken, Ay ışığı gümüş rengi beyaz ve mavi renktedir.
- Güneşin ışığı kurutucu ve koruyucudur, Ay'ın ise nemli ve çürütücüdür.
- Güneş ışınları bir yangını başlatabilir, Ay'ın ışığı ise tutuşmayı artırır.
- Güneş ışınları fotoğraf işleminde olduğu gibi bazı kimyasallar üzerine ışıdığında rengini değiştirir. Ay ışığı aynı etkiyi göstermez.
- Güneş ışınları bir dizi ayna ile yada büyük bir mercek ile bir yere yoğunlaştırıldığında aydınlık oluşturmaz, fakat odaklandığı yerde metalik ve alkali maddeleri hızla kaynatacak kadar müthiş bir ısı üretir; öyleki hayvan, bitki, toprak ve mineral bileşimleri bir kaç saniye içinde anında eritip yok eder.
- Ay ışığı belli bir noktaya odaklandığı zaman o kadar parlak bir aydınlık üretirki bakamazsınız, fakat buna rağmen odaklandığı yerde hiçbir ısı üretmez.
- Güneş ışığının olduğu yerde termometre ile ölçülen sıcaklık gölge olduğu yerden daha fazla iken, direk Ay ışığının olduğu yerde tam tersine sıcaklık az iken, gölgesinde sıcaklık daha fazladır.
“Güneş ışınları bir dizi ayna ile yada büyük bir mercek ile
bir yere yoğunlaştırıldığında odaklandığı yerde aydınlık vermeyen kara bir odak
oluşturur ve metalik ve alkali maddelerin hızlı bir şekilde kaynaşacağı müthiş
bir ısı üretir; öyleki hayvan, bitki, toprak ve mineral bileşimleri bir kaç
saniye içinde anında eritip yok eder. Ay ışığı belli bir noktaya odaklandığı
zaman o kadar parlak bir aydınlık üretirki bakamazsınız, fakat buna rağmen
odaklandığı yerde hiçbir ısı üretmez. Güneş ışığının yoğunlaştığı yerde müthiş
bir ısı fakat ışık yokken, Ay ışığının yoğunlaştığı yerde müthiş bir parlak
ışık fakat hiç bir ısı belirtisi görülmez. ” -Dr. Samuel Rowbotham, “Zetetic
Astronomy, Earth is Not a Globe!” (Sayfa 144)
“Yansıtılan ışık, yansıtmaya neden olanla aynı karakterde
olmak zorundadır, ancak Ay'ın ışığı Güneş'in ışığından tamamen farklıdır, bu
nedenle Ay'ın ışığını Güneşten yansıttığı söylememiz mümkün değildir” David
Wardlaw Scott, “Terra Firma” (Sayfa 151-2)
“Bir yansıtıcı aldığı ışığı yansıtmak zorundadır. Eğer
kızgın bir metal düz yada içbükey bir metalin önüne yerleştirilirse kızgın
metaldeki ısı aynı şekilde diğer metal tarafındanda yansıtılacaktır. Aynı
şekilde bir buz yada kar yerleştirilirse diğer metal soğuğu yansıtacaktır. Eğer
bir normal ışık yada renkli ışık bu metale tutulursa diğer metalde aynı şekilde
karşıdaki metaldeki ışığı aynen yansıtacaktır. Eğer bir ses verilirse aynı
tondaki ses yansıtılır. Eğer bir müzik aletinden La notası verilirse yansıtıcı
La yansıtır, eğer Mi notası verilirse yansıtıcı Mi olarak yansıtır. Yansıtıcı
yansıttığı şeyde belki çok ufak bir fark gösterir ama La notasını Mi olarak
yansıtmaz, aynı şekilde soğuk verirsen sıcak yansıtmaz, kırmızı renk verirsen
mavi renk yansıtmaz. Eğer Ay bir yansıtıcı olsaydı Güneşten aldığı ışık ve
ısıdan farklı bir şey yansıtmaması beklenirdi. Yansıttığı ışığın ve ısının aynı
karakterde ve kalitede olması beklenirdi. Ancak Ay'ın yansıttığı ışık ve ısı
tümüyle Güneş'ten farklıdır. Eğer Ay bir yansıtıcı (reflektör) olsaydı, hepimizin
bildiği gibi yansıtıcı denen şeyin belli özellikleri vardır ve Ay bu
özellikleri göstermemektedir, bu durumda Ay'ın kesin olarak bir yansıtıcı
(reflektör) olamayacağını söylemek doğru bir ifade olur. Ay bir yansıtıcı
(reflektör) değildir, kendi ışığını yansıtmaktadır” - Dr. Samuel Rowbotham,
“Zetetic Astronomy, Earth is Not a Globe!” (Sayfa 98-99)
Fiziksel olarak birbirinden bu kadar farklı iki ışığın aynı
kaynaktan yani Güneşten geldiğini iddia etmek mümkün değildir.

Diğer delillere göz atalım;
Yeni Ay evresine yakın olduğu dönemde Ay'ın çoğunluğu soluk
olarak gözükürken Ay'ın ışıklı kısmı bir şerit gibi ışıldamaktadır.

Yukarıdaki Ay resimlerinde Ay'ın soluk kısmını aydınlatan
şey nedir? Eğer aydınlık kısmı Güneş tarafından aydınlatılıyorsa o kısmın
tamamen karanlık olması gerekmiyor mu? Ama değil. Bu da Ay'ın ışığının güneşten
gelmediğinin bir başka delilidir.
Üstelik yukarıdaki
ilk Ay fotoğrafının alt tarafı aydınlıksa ışığını Güneş'ten alıyor olamaz.
Çünkü Güneşe göre Ayın düz dünya üzerindeki geometrik konumları Güneş
ışınlarının bu şekilde gelmesinin imkansız olduğunu göstermektedir. Eğer Ay
ışığını Güneşten alsaydı daima Güneşe bakan kısmı aydınlık olurdu. Halbuki biz
defalarca Ay'ın Güneş'in ışınlarının gelme pozisyonunun farklı açılarında
olduğu kısımlarının aydınlık olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Bu da Ay'ın ışığının
Güneş'ten gelmediğinin bir başka delilidir.
Geceleri Ay'ı
gördüğümüzde aydınlık ışıl ışıldır, fakat gündüzleri Ay'ı gördüğümüzde hatta
Güneşle birlikte iken gök yüzünde mat soğuk gri renktedir. Eğer güneşin ışığını
yansıtıyorsa neden aynı şekilde değil? Neden sadece geceleri ışıl ışıl fakat
gündüzleri donuk ve mat? Halbuki bir kayaya el feneri ile ışık tutsam gecede
gündüzde ışığı aynı şekilde yansıtır. Ay gündüz gökyüzünde belli
belirsiz dururken güneş ışıkları ufukta kaybolmaya yüz tutar tutmaz ışıklarını
yakmaya başlar. Bu durum Ay'ın aynı LDR (Light Dependent Resistor) sensörü (yada Photo resistor) gibi
çalıştığını göstermektedir. Hepinizin bildiği gibi LDR sokak lambalarının gece
olur olmaz otomatik olarak yanmasını sağlayan sensördür. Ay da muhtemelen aynı
prensiple çalışmaktadır. Gündüzün ışınları yavaş yavaş kaybolmaya yüz tuttuğu
anda Ay güneş ışığına duyarlı bir sensör gibi ışığını yakmaya başlar.

Bu durumda okul
yıllarında öğretmenlerimizden öğrendiklerimizin, bilim adamlarından
duyduklarımız şeylerin kesinlikle mantıklı olmadığını söylemek doğru bir yorum
olur.
Ay'ın evreleri Ay'ın
kendi kendini aydınlatmasının sadece farklı bölümleridir, fakat evreler büyük
olasılıkla Güneş'in konumu ile ilişkilidir. Güneşin ışığı ile değil, muhtemelen
düz dünya üzerindeki güneşin konumu ile ilişkilidir.

Not: Güneş her 24 saatte üzerimizde bir turunu tamamlar, ve
Ay ise 25.25 saatte bir turunu tamamlar. Yani Güneş Ayı kovalar.
Ayın evreleri Ayın ve
Güneşin Düz dünya üzerindeki konumları ile ilişkilidir (aslında Güneş'in
bulunduğu konuma göre oluşur demek daha doğru olur). Örneğin Yeni Ay daima
Güneş ve Ay gökyüzünde birbirlerine yakınlarken olur. Dolunay ise daima Güneş
ve Ay gökyüzünde aksi istikamette iken olur. O nedenle Dolunay güneş batımında
doğar ve güneş doğumunda batar. Ayın ilk dördün ve son dördün evreleri Ayın
Güneşe göre doksan derece açıyla durduğu konumlarda olur. Bu durumda eğer Güneş
ile Ay birbirinden çok azda olsa farklı hızlarda olmasalardı Ay'ın evrelerinin
oluşmasının mümkün olmadığını söylemek doğru olur.

Yeni Ayın doğacağı
gün (yukarıdaki resim Yeni Ayın doğmak üzere olduğu yada doğacağı günü
gösteriyor, untmayın Güneş Ay'ı kovalıyor) Güneş doğar doğmaz Ayda doğar. Ay
batar hemen ardından Güneş de batar. Güneşle birlikte gökyüzünü boydan boya
geçer. O nedenle Yeni Ayı gökyüzünde göremeyiz. Güneşin parlaklığına çok yakın
olduğu için gözükmez, aydınlık vermez ve parlamaz. Birkaç gün sonra Ay birden
bire güneş batımından hemen sonra batıdan yeniden ortaya çıkar. İnce bir hilal
şeklinde ışır, bazıları buna genç Ay der.
Hilal Ay (Yeni Ayın hemen ardından oluşan Ay evresi, waxing
crescent) sadece gün batımından hemen sonra kısa bir süre görülür. Bunun sebebi
Hilal Ay evresinde, Ayın doğmasından hemen önce güneşin doğması, ve Ayın
batmasından hemen öncesinde güneşin batmasıdır. Bu nedenle, Güneş battıktan ve
Güneşin parlaması alaca karanlıkta kaybolduktan hemen sonra, çok ince bir hilal
(neredeyse Yeni Bir Ay) görünür hale gelir ve daha sonra Ay kısa bir süre sonra
batar ve gecenin geri kalanında görülmez.
Eğer güneşin ışınları gün boyunca çok parlak olmasaydı Ayı bu ince hilal
şeklindeyken gün boyu görmek mümkün olurdu. Fakat göremiyoruz, çünkü Ay güneşin
yanında ışımıyor. Ancak, akşam karanlığı çöker çökmez ve güneş ışınları
batıdaki ufuk çizgisinde yavaş yavaş kaybolmaya başlar başlamaz ince hilal
gözükür! (Yine de tam olarak gözükmez çünkü ufkun biraz üzerindedir ve taki
güneş ışınları ufukta kaybolmaya başlayana kadar belli olmaz) Yeni Ayı izleyin,
göreceksiniz ufkun batısında hızlıca kaybolacak ve bir sonraki geceye kadar
gözükmeyecek.

Balzamik Ay (a waning
crescent), neredeyse Yeni Ay olmak üzere olan Ay evresidir, güneş doğmadan çok
az önce görülür. Balzamik Ay evresinin bu şekilde olmasının sebebi: Ayın batmasından çok kısa
bir süre öncesinde Güneş'in doğması, ve Ayın batmasının Güneş batmasından çok kısa bir
süre öncesinde olmasıdır. Sonuç olarak, Güneş doğmadan hemen önce, şafak vaktinde, ince
Hilal Ay (Neredeyse Yeni Ay) doğuda yükselir.
Belliki Ay Güneş'e
yaklaştıkça aydınlığını yada gücünü kaybetmektedir. Uzaklaştıkça enerjisi
artmaktadır. Güneşle Ay düz dünya üzerinde tam 180 derece aksi istikamette
olduğu zaman enerjisi en yüksek seviyededir, ve aydınlatması en üst düzeydedir.
Belliki Güneş ve Ay arasında elektromanyetik bir etkileşim, bir mekanizma
vardır ve bu nedenle Ay'ın evreleri meydana gelmektedir.
Düz Dünya Modelinde Ay Işığını Güneşten mi Alıyor?
Düz dünya gurubundaki bazı araştırmacıların aynı küre
modelde olduğu gibi düz dünya modelinde de Ay'ın ışığının kendinden olmayıp
Güneşten alıp yansıttığını iddia etmektedirler. Bu kafa karışıklığının küre
modelin bilinç altımızdaki etkisinden ve Ay'ın evrelerinin Güneşin konumuyla
ilişkili olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Düz dünya modelinde Ay'ın
ışığının Güneş'ten kaynaklanması imkansızdır. Çünkü Ay geceleri ışıl ışıl gökyüzünde
parlamaktadır. Gece demek Güneşin ışığının düz dünyada ışınlarının ulaşamadığı
kısım demektir. Eğer Güneş ışınları göğü aydınlatamayacak kadar uzaktaysa Ay'ı
nasıl aydınlatabilir ki? Eğer Ay'ı aydınlatabilseydi o halde göğüde
aydınlatırdı, ve gece olmazdı. Dolayısıyla bu iddianın mantıklı olmadığını
düşünüyorum.
Düz Dünya Modelinde Ay'ın Evreleri Gökteki Karanlık Bir Başka Disk Nedeniyle mi Olmaktadır?
Düz dünya gurubundaki bazı araştırmacılar Ay'ın evrelerinin
gökyüzündeki başka bir diskin Ay'ın önüne geçmesi nedeniyle olduğunu düşünüyor,
ancak buna katılmıyorum. Ay'ın kendi ışığını yayarken bir kısmının aydınlık,
bir kısmının karanlık olması için ikinci bir diskin bir kısmını gölgeliyor
olması düşüncesi makul gibi gözüksede gözlemlerimiz ikinci bir diskin Ay'ın
yüzeyinde yada arkasında olduğuna dair herhangi bir işaret vermemektedir. Daha
sonraki bölümlerde bu konuya daha detaylı değineceğiz.
Venüs ve Merkür'ünde evreleri vardır ve Sahte Bilim bize bu
evrelerinde aynı Ay'ın evreleri gibi Güneş'ten aldığı ışık nedeniyle olduğunu
iddia etmektedir. Fakat artık biliyoruzki bu imkansızdır. Venüs ve Merkür Sahte
Bilimin iddia ettiği gibi gezegen değildirler. Onlar yörüngeleri diğer
yıldızlardan farklı olan gezgin yıldızlardır (wondering stars).
Venüs ve Merkür zaman
zaman Güneş'in önüne yada Ay'ın arkasına geçerler. Buda onların Güneş ve Ay ile
hemen hemen aynı mesafede olduklarını gösterir. Belki birbirlerine göre
yükseklikleri değişkenlik gösteriyor olabilir. Belki Venüs ve Merkür'de aynı Ay
gibi Güneş ile konumlarına göre evreleri değişiyor olabilir. Unutmayalımki Maya
takvimlerinde Venüs'ün evreleri takıntılı biçimde Dünyanın sonu yada
gelecekteki afetlerin tahmininde kullanılmaktaydı.
Ay'ın evrelerini ve
özellikle Dolunayı Nikon COOLPIX P900/P1000 yada benzeri bir kamera ile zoom
yaparak mutlaka izleyin. Göreceksiniz Ay'ın aydınlığının kendisinden
kaynaklandığını. Ay'ın ışığının kendisinden kaynaklandığını kabul edenler
nedense Ay'ın ışığının kaybolmasınında kendiliğinden olduğunu kabullenemiyorlar.
Ay'ın ışığı kendindense elbette ışığını kaybetmeside kendiliğindendir. Aksini
iddia etmek tümüyle mantıksızlıktır. Ancak düz dünyaya inanlar arasında sahte
bilimin etkisinden kurtulamamış düşünce altyapısında olanlar bazılarımızı
yanıltmaktadır. Buda gayet doğaldır. Zamanla düz dünyaya inanıp araştıranların
bir çok konuda benzeri düşüncelere sahip olacağını umut ediyoruz.
Şu ana kadar
öğrendiklerimiz özetlersek; Ay'ın evrelerinin dünyanın gölgesi yada güneşin
ışıkları ile alakası yoktur. Ay ışığını kendiliğinden yaymaktadır ve
kendiliğinden kısmaktadır. Ancak evrelerin oluşması güneşin konumu ile
alakalıdır.
AY SAYDAM MIDIR?
Öncelikle sahte bilimin Ay'ın vadileri yada dağları olduğunu
iddia ettiği ışıklı yada gölgeli kısımların Ay'ın yüzeyindeki küçük yüzey
düzensizlikleri olduğunu belirtelim. Eğer bunları ufak kırışıklıklar yada
pürüzler olarak adlandırırsak NASA'nın adlandırdığından bin kat daha doğru
adlandırmış oluruz. Sahte bilimin etkisinden kurtulamamış ve bilinç
altlarındaki etkisinden kurtulamamış olanlar bu yüzey bozukluklarını krater
olarak adlandırmaktadır. Oysa krater denen şey gökten düşen cisimlerin
oluşturduğu şekiller ise Ay'ın kraterleri olması imkansızdır. Çünkü bunlar
gerçekten krater olsaydı Ay'ın dünyaya bakan tarafında olmazdı, çünkü dünyadan
Ay'a doğru gök cisimlerinin düşmesi mantıksız olurdu.

Düz dünya guruplarında bir çok kişi Ay'ın saydam olduğunu
düşünmektedir. Böyle düşünmelerinin üç tane sebebi bulunmaktadır. Birincisi
Ay'ın yüzeyinin gündüz mavi gökyüzü ile birbirine karışmasıdır. İkincisi Ay'ın
içinde yıldız gözükmesidir. Üçüncüsü de Hilal Ay ile yıldızın iç içe olduğu
İslam ülkeleri bayraklarıdır.
Mavi Gökyüzü Olayı ve Gölge Zannedilen Yüzey Koyulukları
Bir çok kişi Ay'ın yüzeyinden mavi gökyüzünü gördüğünü
söylemektedir. Bu doğru bir gözlem, ve bunu bende gözlemledim. Ancak bu Ay'ın
saydam olduğunu mu gösteriyor? İnceleyelim; Atmosferin mavi tonu 15 yada 20
kilometre kalınlığındadır. Bunu yüksek irtifa balonlarınla yapılan çekimlerde
açıkça görmeniz mümkündür. 30 kilometrenin üzerine çıkar çıkmaz mavi katman
kalmamaktadır. 35 kilometrenin üzerine çıkıldığında Ay'ın gökyüzünün kara
katmanı içinde olduğu görülmektedir. Eğer Ay göğün mavi katmanı içinde değilse
o halde arkasını gördüğümüzü iddia edemeyiz.

Sahte bilimin tarifiyle kraterler denen Ay'ın yüzey
bozuklukları göğün mavisinin pusu nedeniyle gölge veriyormuş gibi durmaktadır,
halbuki bunlar Ay'ın yüzeyindeki koyuluk ve açıklıktan başka birşey değildir.
Mavi gökyüzü yüzey bozukluklarının rengini Ay'ın geri kalanından daha fazla
etkilemektedir. Bu kraterlerin gölge gibi gözükmesi açık ve basit bir göz
yanılmasıdır. Eğer bu kraterler gölge olsaydı ışığın yönünün değişmesiyle
birlikte uzayıp kısalması gerekirdi. Tipik bir gölge ışığın yönüne bağlı olarak
yön değiştirir. Bunu hepimiz biliriz. Oysaki bu gölge zannedilen yüzey
bozukluklarındaki koyuluk ve açıklıklar asla uzayıp kısalmamaktadır. Bu onların
gölge olamayacağının delilidir. Ay'ın evrelerine bağlı olarak Ay'ın karanlık
kısmına yakın olan yerlerde Ay'ın ışığı azaldığı için yüzey bozukluklarındaki
koyuluklar belirgin hale gelmektedir ve aynı yerde Ay'ın ışığı arttığı zaman bu
koyuluklar açık renge dönüşmektedir. Ve bunlar aydınlık kısmında kaldığında
tümüyle kaybolmaktadır. Krater denen yüzey bozukluklarının en mantıklı
açıklaması budur.

Mavi atmosfer katmanının bir nevi elektromanyetik enerji
katmanı olma ihtimali vardır. Sahte bilimin mavi katmanın güneş ışınlarının
kırılmasından kaynaklandığı iddiası (Rayleigh saçılması) benim için
inandırıcılığı çok zayıf, yerine oturmamış havada kalmış bir açıklamadır. Ama
mavi katmanın elektromanyetik düz dünyada bir rolü olduğu daha inandırıcı
açıklamadır.
Ay'ın önündeki Yıldızlar
Ay'ın önünden bir yıldızın yada gezegen denen gezgin
yıldızların geçtiğini hepimiz görmüşüzdür. Daha önce görmediyseniz şu fotoğrafa
bakabilirsiniz;

“Ay'ın tümüyle saydam olmayan fakat kristaliz olmuş bir
madde olduğunu ince hilal şeklinde yeni ay olduğu zamanda dahi arkasındaki
ışığın parıltısının görülmesinden yada önünden geçen yıldızların görülmesinden
anlayabiliyoruz.” -J. Atkinson, Earth Review Magazine

“7 Mart 1794'te The Philosophical Transactions of the Royal
Astronomical Society'den dört astronom (üçü Norwich'te biri Londra'da) İlk
dördüne ulaşmamış Ay'ın karanlık tarafında diskin üzerinde gayet açık bir
şekilde bildiğimiz yıldız görüntüsünde bir yıldız gördüklerini yazdılar.
Kensington'daki Kraliyet Gözlemevi'nden James South bey, 7 Nisan 1848 tarihli Times
gazetesine yazdığı bir mektupta “15 Mart'ta 1848, Ay yedi buçuk günlükken,
Ay'ın aydınlık olmayan kısmını hiç bu kadar net görmemiştim, çok güzeldi.
Teleskoba ilk baktığımda, bir yıldız Ay'ın karanlık tarafından sadece bir kaç
derece uzaktaydı. Ay tarafından tutulması kaçınılmaz gibi gözüküyordu ...
Yıldız, Ay'ın kenarı onunla temas ettiği anda kaybolmak yerine, Ay'ın karanlık
yüzünde, sanki saydam bir Ay'da görülmüş gibi kayıyordu; sanki Ay ile aramda
bir yıldız varmış gibiydi ... Bu şekilde bir kaç kez benzer şeyleri gördüm ...
Bu olgunun nedeni Ay'ın geçirgenliği ile ilgili bir gizemdi. Royal Astronomical
Society'nin 8 Haziran 1860 tarihli aylık bildiriminde Thomas Gaunt Ay'ın
Jupiter'in önünden geçip onu kapatması konusunda şunları söyledi: 24 Mayıs 1960
Ay, teleskopun 3.3 inch diyaframı, 50 inch odaklama kullanıldığında, daldırması
50 gücüne ayarlı, yayılması 70 gücüne ayarlı olduğu zaman Ay'ın karanlık
kenarına doğru yaklaşan Jupiter karanlık tarafına değer değmez kenarın tesbit
edilmesini sağladı, o zaman kadar kenarını görememiştim. Fakat asıl ilginç olan
Jupiter'in Ay'ın üzerinden geçtiği anda karanlık bir cisme dönüşmesiydi. Ay'ın
arkasında kalacağına üzerinden geçiyordu. Bu durum Jupiter'in tümüyle
kaybolmasına kadar devam etti ve aniden Ay'ın karanlık kenarını göremez oldum.
Şahsen Ay'ın içinden yıldızları gördüğüm zamanlar oldu. Eğer Ay'ı yıldızlı açık
bir gecede dikkatlice izlerseniz buna sizde şahit olabilirsiniz. Hatta çıplak
gözle bile görmek mümkün. ” Zetetic Astronomy, Earth Not a Globe!” (Sayfa 337)
“15 Mart 1948'de Ay
yedi buçuk günlükken Ay'ın karanlık kısmını hiç bu kadar net görmemiştim.
Teleskopa ilk baktığımda Ay'ın karanlık kenarından 7inci büyüklüğünde bir
yıldız gördüm. Ay tarafından kapatılması an meselesiydi. Yıldız Ay'ın kenarına
değer değmez kaybolacağına Ay'ın karanlık kısmında süzülmeye başladı. Sanki
saydam bir Ay görüyordum. Yada yıldız Ay'ın önünde bana Ay'dan daha yakın
konumdaydı” Zetetic Astronomy, Earth Not a Globe!”
Hilal Aylı Bayraklar
Türk bayrağı dahil olmak üzere bir çok bayrakta Hilal Ay'ın
yuvarlağı içerisinde yıldız sembolü olduğunu görüyoruz. Beş kenarlı yıldız
sembolünün Venüs'ün çizdiği yörüngeyi temsil ettiğine dikkat edin. Efsaneye
göre bir savaşta yerde biriken kırmızı kanın üzerine gökteki Hilal Ay ve
yıldızın (bir rivayete göre Jupiter'in) yansıması ile Türk bayrağı bulunmuştur.

Hilal Ay ve yıldız sembolünü Mezopotamya'da ve Sümerlerde de
görmek mümkün; Günah Hilali ve İştar yıldızı adında.


Bu bulgular daha önceleride Ay'ın içinde yıldız olduğunun
görüldüğüne işarettir. Ancak Ay gerçekten saydam olduğu için mi?
Venüs (bazen de
Merkür) çok nadiren Ay'ın önünden geçerler. Her ikiside bazen Güneş'in önünden
geçerken düz yeryüzünden yaklaşık olarak aynı yükseklik ve mesafededir. Venüs
ve Merkür'ün yörüngesinde düz yeryüzüne yakınlığı ve uzaklığı değişkenlik
göstermektedir. Yere yaklaştığında Ay'ın önüne geçerler, uzaklaştığında Ay'ın
arkasına geçerler. Venüs ve Merkür nadiren Güneş'in önünden çoğunluklada
arkasından geçerler.
Aşağıdaki
fotoğraflarda Venüs soldaki görüntüde Güneşin önünden geçerken ve Merkür
sağdaki görüntüde Güneşin önünden geçerken görülüyor.

Venüs geçişleri
genellikle her 243 yılda bir tekrar eden düzende meydana gelir. Bu geçişler 8
yıl gibi uzun bir arayla 121,5 ve 105,5 yıldır. Her güneşin önünden geçiş
sadece bir kaç saat sürer. İlginç olan Güneşin önünde siyah bir nokta olarak
belirir. Aynı şeyi Yeni Ay'dan önce Ay Güneşin önünden geçerkende beklerdik ama
beklediğimiz gibi Ay güneşin önünde siyah bir siluet olarak belirmez, hiç
gözükmez.
Merkür ise Güneşin
önünden çok daha sıklıkla geçer; her yüzyılda 13 yada 14 kere geçer. Her geçişi
bir kaç saat sürer. Yine Venüs gibi Merkürde güneşin önünde siyah bir nokta
gibi gözükür (Ay'ın aksine). Ayrıca Merkür'ün Kasım geçişleri her 7,13 ve 33
yılda bir olurken Mayıs geçişleri her 13 ve 33 yılda bir olur. Bu rakamlar size
bir şey hatırlattı mı?
Hem Venüs'ün hem
Merkür'ün geçişleri dünyanın farklı yerlerinde farklı şekillerde görülmektedir.
Bu da onların yeryüzünden çok uzakta olmadıklarının delilidir.
Eğer Venüs ve Merkür
Düz Dünya modelinde Güneşin önünden ve arkasından geçiyorsa Ay'ın önünden
geçiyor olmasıda gayet mantıklıdır. Çünkü düz dünya modelinde Güneş ve Ay
tahminen 3 bin mil yukarıda ve Ay biraz daha dünyaya yakın konumdadır.
Venüs Merkür'den daha
fazla parlak olduğundan Ay'ın içinde gözüken ve bayraklara yansıyan yıldız
büyük ihtimalle Venüs'tür.
Sonuç olarak Ay'ın
saydam olmadığını, içinde gözüken yıldızların Ay'ın arkasından değil, önünden
geçen yıldızlar olduğunu, bu yıldızın daha parlak olan Venüs olduğunu ve
bayraklarda kullanılan yıldız sembolünün Venüs'ü temsil ettiğini düşünüyorum.
AY DÜZDÜR, KÜRE DEĞİLDİR
Bu konuda tartışmalı konulardan biridir. Biliyoruzki sadece
küre dünya savunucuları değil Düz Dünya savunucularından bir kısmıda Ay'ın küre
olabileceğini iddia ediyor. Teleskopla yada Nikon kamera ile Ay'a baktığımızda
bize küreymiş izlenimi vermektedir. Buda çok doğaldır, zira yıllarca küre
olduğu bilgisi ile şartlandırıldık. Bu şartlanma nedeniyle gerçekte olduğundan
farklı algılayanlarımız olmaktadır.

Daha önce Güneş ışığı
ile Ay ışığının belirgin bir şekilde farklı özellikler taşıdığını inceledik,
ayrıca Ay'ın fiziksel olarak küresel bir yapı olamayacağını ve Güneşin ışığını
yansıtmasının mümkün olmadığını belirttik.


Bir yüzeyin yansıtıcı (reflektör) olabilmesi için ya iç bükey yada düz olması gerekir. Eğer yansıtıcı küre ise yani dış bükeyse merkeze doğru yarıçapla aynı istikamette gelen her ışık yüzeye dik açıda olacağından yansıma oluşturmaz, yüzeye vuran ışık dağılacaktır.

Eğer Ay bir küre olsaydı ışığı yansıtma biçimi ışık vuran
küre resmindeki gibi belli bir yerde odaklanmış bir parlaklık şeklinde olurdu,
halbuki biz Ay'ın tüm yüzeyinin aynı oranda aynı parlaklıkta ışık verdiğini
görüyoruz. Bu da Ay'ın bir küre olmadığının ve güneşin ışığını yansıtmadığının
delilidir.

“Yine, eğer Ay bir küre olsaydı, ve bize söylendiği gibi
Güneşin ışığını yansıtsaydı, yüzeyi Güneşin ışığını nasıl yansıtabilirdi ki?
Yüzeyi cilalanmış gümüş rengi dahi olsaydı belli bir odak noktasından başka bu
yüzeyin ışığı yansıtması mümkün olmazdı. Gümüşlenmiş bir cam küreyi bir lambaya
yada ateşe yaklaştırın, göreceksiniz ışık bütün yüzeyden yansıyacağına sadece
belli bir noktadan yansıyacaktır. Halbuki Ay'ın tüm yüzeyi aydınlıktır. Bu
Ay'ın küresel olması durumunda optik olarak imkansız bir durumdur” -Dr. Samuel
Rowbotham, “Earth Not a Globe, 2nd Edition” (Sayfa 97)
Eğer Ay Güneşin ışığını yansıtıyor olsaydı aynı mantıkla
küre dünyanında Güneşin ışığını Ay'a yansıtıyor olması gerekirdi.

Böyle bir durumda Yeni Ay evresi asla olmazdı. Ay daima azda
olsa bir ışık yansıtırdı. Hiçbir zaman tümüyle karanlık olduğu evresi olmaması
gerekirdi. Halbuki gerçekte böyle bir durum görmüyoruz.

Ay'ın küre olamayacağı konuyla ilgili şu videoyu izlemenizi
tavsiye ederiz;
Antik çağlara bakarsak, eski Yunan'da Güneş ve Ay'ı bir disk
şeklinde simgeleyen araba tekerlekleri görmekteyiz ve Eski Mısır'da Güneş'i bir
disk olarak taşıyan bir tekne görmek mümkündür. Eski çağdakiler Güneşi ve Ay'ı
daima disk olarak görüyorlardı ve hiçbir zaman bir küre olarak düşünmediler.
NASA'nın küre dünya yalanı modeline göre Ay'da bir küredir
ve fakat ne hikmetse dünyaya hep aynı yüzü bakmaktadır! İlginç değil mi?
NASA'ya göre diğer bütün küreler dönüyor fakat Ay öyle bir şekilde dönüyorki
hep dünyaya bakan tarafı görülebiliyor. Bu açıklamaların zerre kadar
inandırıcılığı yoktur.
NASA'nın güya uzayda gezen bir uydusu ile çektiği Ay'ın karanlık
tarafını gösteren hızlandırılmış bir videoda Dünyadaki bulutlar ne hikmetse iki
gün içinde hiç kımıldamıyorlar, Ay'ın Dünya üzerinden geçişi sırasında
etrafında dünya görüntüsüyle uyuşmayan küre şeklinde bir çerçeve beliriyor.
Fotoşop yapmayı dahi beceremiyorlar. Ay'ın arka tarafını ise bilgisayar
yardımıyla çizdikleri o kadar belli ki, ön tarafına benzeyen desenler
kullandıkları için, hiç inandırıcı olmamış.

Ayrıca bu iki günlük süre zarfında Ay'ın evresinin bu kadar
değişmemesi gerekiyordu, onu bile tutturamamışlar. Ayrıca Ay'ın sahte
yörüngesinde dahi olmadığı açıkça belli oluyor. Güya 50 yıl önce Ay'a
inmemişler miydi? Daha yenimi küre Ayın fotoğrafını yayınlıyorlar? Daha önce
neden çekmemişlerdi?
Ay Düzdür Fakat Bu Durum Çözmemiz Gereken İki Problem Oluşturuyor
Ay Türkiye ve Avrupa üzerinden geçip yavaş yavaş bizim için
gözden kaybolurken, Amerika kıyılarındakiler için yavaş yavaş gözükmeye başlar.
Fakat her iki yerde de aynı yüzü gözükmesi nasıl mümkün olabilir? Yarı yolda
önü arkasına dönmedi ya?
Hepimizin Ay'ın aynı yüzünü görebilmemiz için mantıklı olan
model şöyle olmalı; Ay'ın yüzü yere dönük ve düzdür.

Fakat bu durumda ikinci bir problemle karşılaşıyoruz; Elips
gözükme problemi.
Eğer Ay düz ve yere dönükse bazıları o takdirde Ay'ın ufukta
batmaması gerektiğini düşünüyor. Bu doğru bir mantık değil, gözümüzün perspektif kuralına
görüyor olması nedeniyle düz ve yere dönük dahi olsa ufukta kaybolduğunu her halükarda görmemiz gerekir.
Ancak Ay batarken eğer düz ve yukarıda ise, perspektif
kuralına göre uzaklaştıkça gözümüze elips şeklindeymiş gibi gözükmesi
gerekirdi. Fakat öyle gözükmüyor, daima yuvarlak olarak kalıyor.


Eğer elips şeklinde gözükmesi gerektiği halde gözükmüyorsa
bunun iki sebebi olabilir;
Bir çeşit mercek yardımıyla kırılma ile yansıyor olabilir.
Bu mercek yerden bakan bir gözlemci için daima aynı yüzü gösteriyor olabilir.
Yada bir çeşit saydam ve yoğun bir cisim olabilir. Unutmayın 100km'nin üzerinde
yoğun bir katmanın var olduğunu biliyoruz. Şu bilgilere lütfen bir göz atın;
- Plazma Salgısı denen olay 100 km'nin biraz altında olmaktadır.
- Elfler (Plazma salgısı haleleri) 100 km'nin biraz üzerinde olmaktadır.
- Atmosfer sıcaklığı 100 km civarında değişir.
- İnsanoğlunun 100 km'nin üzerine çıktığına dair hiçbir kanıt yok
- Bazıları bu tabakanın cam olabileceğini düşünüyor fakat buna katılmıyorum.
- Mitolojide, Güneş'in önünde bulunan, kalkan gibi saydam bir ortamdan söz edilir. Bir İskandinav efsanesine göre Svalinn adındaki kahraman için “Svalinn tarafından yerleştirilen kalkan sayesinde Güneşin yakıcılığından korunmaktayız” denir.
Yıldızların üzerinde yay gibi uzanan Gökkubbenin Ay'ı bu
şekilde görmemizi sağlayan en büyük etken olarak düşünüyorum. Gökkubbenin
metal, kaya, buz, cam gibi maddelerden yapılmış kalın bir tabaka olduğunu tahmin
ediyorum.
Gökkubbenin arkasındaki gerçek Ay bir tür sıvı tabaka içinde
yüzüyor olabilir. Bu kulağa garip gelebilir fakat sonoluminesence olayını
incelemiş ve bilgisi olanlar için bunun fiziksel olarak mümkün olabileceğini,
ve göz ardı edilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Sonoluminesence ile ilgili şu
videoyu izlemenizi tavsiye ederim;
Ayrıca Kuran'da Ay ve Güneşin bir yörüngede yüzdüğü (36:40)
ayeti dikkat çekicidir. 21:30 ayetinde ise herşeyin sudan yaratıldığı, ve yerlerle gökler bitişikti ayırdık demesi gök kubbenin üzerinin su olduğu teorisini desteklemektedir.
Buna destekleyici olarak Eski Ahit'in Yaratılış kitabında da tarif edilen yer, gök, Güneş, Ay ve yıldızlar da, aynı Kuran'nın tarif ettiği gibi ve ona paralel olarak düz dünya modelini tarif etmektedir. Her iki kitapta gök kubbenin üzerinde su olduğunu söylemektedir.
Kuran'da ve Eski Ahitte benzer şekilde Güneş, Ay yıldızların birinci gökte olduğunun söylenmesi bu ışıkların kaynağının gökkubbenin hemen üzerinde, yansımasının ise içeride olduğu tezimizi desteklemektedir.
Buna destekleyici olarak Eski Ahit'in Yaratılış kitabında da tarif edilen yer, gök, Güneş, Ay ve yıldızlar da, aynı Kuran'nın tarif ettiği gibi ve ona paralel olarak düz dünya modelini tarif etmektedir. Her iki kitapta gök kubbenin üzerinde su olduğunu söylemektedir.
Kuran'da ve Eski Ahitte benzer şekilde Güneş, Ay yıldızların birinci gökte olduğunun söylenmesi bu ışıkların kaynağının gökkubbenin hemen üzerinde, yansımasının ise içeride olduğu tezimizi desteklemektedir.

Ay'ın Gökkubbenin hemen üzerinde olduğunu düşünen şu alıntıya göz atalım;
“Daha önce belirtildiği gibi, gezegen denen hayali kütleler üzerinde var olduğu düşünülen yüzey düzensizlikleri aslında bu şeffaf disklerden gözüken gökyüzünün kubbesidir. Ay'ın kraterleri, dağları, vadileri diye tarif edilen yerler aslında gök kubbenin detaylarıdır gördüğümüz. Bu bağlamda Amerika'daki Palomer Dağı Gözlemevindeki astronomlar geçenlerde Ay'ın yüzeyinde dikkat çekici değişikliklerin olduğunu söylemeleri şaşırtıcı değil. Dev kraterlerin ve çatlakların ortaya çıktığı ve Alplerin bir anda kaybolması gibi sanki hiç belirmemiş gibi kaybolduklarını rapor ettiler. Tüm bunlar Ay'ın gök kubbe üzerinde ilerlerken kademeli olarak gök kubbenin yapısal özellikleri hakkında bize bilgi vermektedir.” Gabrielle Henriet
“Daha önce belirtildiği gibi, gezegen denen hayali kütleler üzerinde var olduğu düşünülen yüzey düzensizlikleri aslında bu şeffaf disklerden gözüken gökyüzünün kubbesidir. Ay'ın kraterleri, dağları, vadileri diye tarif edilen yerler aslında gök kubbenin detaylarıdır gördüğümüz. Bu bağlamda Amerika'daki Palomer Dağı Gözlemevindeki astronomlar geçenlerde Ay'ın yüzeyinde dikkat çekici değişikliklerin olduğunu söylemeleri şaşırtıcı değil. Dev kraterlerin ve çatlakların ortaya çıktığı ve Alplerin bir anda kaybolması gibi sanki hiç belirmemiş gibi kaybolduklarını rapor ettiler. Tüm bunlar Ay'ın gök kubbe üzerinde ilerlerken kademeli olarak gök kubbenin yapısal özellikleri hakkında bize bilgi vermektedir.” Gabrielle Henriet
Bu bölümle ilgili sonuç cümlesi olarak; Ay'ın
elips gözükmemesinin sebebinin asıl Ay'ın gök kubbenin hemen üzerinde olması, büyük
ihtimalle suyun içinde olması nedeniyle ve bize gözüken Ay'ın gök kubbenin mercek etkisi
ile yansıması nedeniyle olduğunu düşünüyorum.
AY KONUSUNDA YANLIŞ TEORİLER
Ay konusunda her gün yeni bir çılgın fikirler ve teoriler
ortaya atılmaktadır. Daha önce Ay'ın küre olamayacağını ve ışığını Güneşten
almasının mümkün olmadığını açıklamıştık. Şimdi geri kalan teorilere bir göz
atalım;
- Ay'ın görüntüsündeki dalgalanmalar Ay'ın bir Hologram olduğunu gösteriyor - Zannetmiyorum, çünkü bu durum kameranın kendisinden kaynaklanıyor olabilir.
- Ay bir projeksiyon görüntüsüdür - Katılmıyorum, projeksiyon olsa bir yerlerden bunu projekte eden olması lazım. Ama öyle bir yer yada kimse yok.
- Ay bir Hologramdır - Katılmıyorum, eğer Ay bir Hologram olsaydı ışığı bitkileri, hayvanları insanları etkileyemezdi.
- Ay'ın gök kubbenin yansıması olduğu iddiası - Zannetmiyorum, çünkü bir görüntü bir şey üzerinden yansıyorsa bir yerde var olması gerekir.
- David Icke'in Ay Matriks Teorisi - Mantıklı bir teori değil. Aşağıdaki resimde görüyorsunuz.

TUTULMALAR
Bu konuyu iki bölümde ele alacağız; Ay Tutulması ve Güneş Tutulması. Tutulmalarla ilgili küçüklüğümüzden beri bize öğretilen küre modeline dayalı olduğu için eski bilgilerimizin
üzerini çizmemiz gerekiyor.
İngilizce'de ki Eclipse kelimesi Yunanca kökten gelen ve
anlamı 'terk edilme' olan bir kelimedir. Kelimenin gerçek anlamıyla Ay
Tutulması Ay'ın Dünyayı terk etmesi, Güneş Tutulmasıda Güneşin Dünyayı terk
etmesidir.
Sadece modern (sahte) bilimin tutulmaları önceden tahmin
edebileceği tümüyle bir uydurmadır. Antik çağlardan beri çeşitli kültürlerde
binlerce yıldır tutulmalar tahmin edilebilmektedir. Örneğin Thales Lidyalılarla
Medler arasındaki savaşı tam olarak M.Ö. 600'de sonlandıran Ay tutulmasını
doğru bir şekilde tahmin edebilmişti. Çaldeon ve Babil astrolojisinden beri
bilinen Saros döngüsü tutulmaları önceden tahmin edebilmektedir.
Tutulmaların Düz Dünya Modelinde iki DD düğümünden birine
yaklaştığında gerçekleştiğini unutmayın, bu konuyu daha önceden açıklamıştık.
Tutulmanın gerçekleşmesi için Güneşinde ayrıca düğümlere yakın olması lazım,
Güneş tutulması için ikisininde aynı düğüme yakın olması, Ay tutulması için
ikisinin zıt düğümlerde olması gerekmektedir.
AY TUTULMASI

Ay tutulmasını açıklamak zor bir konu gerçekten ama
elimizden geldiğince burada açıklamaya çalışacağız.
NASA kurulduğundan beri uzaydan Ay tutulması sırasında olayı
aydınlatabilecek ne bir fotoğraf ne de bir video çekebilmiş değildir. Çünkü
uydular ve uzay araçları sahtedir ve hiçbir şey atmosferin 100 km ötesine
çıkamamıştır. NASA elindeki maddi imkanlara ve uzay araçlarına rağmen Ay
tutulması, Güneş tutulması yada Kanlı Ay hakkında sadece bir animasyon yada CGI
haricinde hiçbir şey üretememiştir. NASA'nın bilgisayar başında ürettiği
animasyon saçmalıklarını bir kenara koymamız gerekiyor.

Mitolojiye baktığımızda Ay tutulmasından çokça
bahsedildiğini görmemiz mümkün. Genel olarak Ay'ı tutan yada yutan bir hayvan
nedeniyle Ay tutulması olduğu, ve tutulmanın bir felaket habercisi olduğu
inancının yaygın olduğunu görmek mümkün. Vedas'larda Rahu ve Ketu'dan
bahsedilir. Genellikle Güneş ve Ay ile etkileşime giren görünmez gök cismi
olarak bilinir. Başına Rahu, kuruğuna Ketu denir. Mitolojide Güneşe ve Aya
yaklaştıkça intikam aldığı düşünülen bir şeytan yada cin olarak bilinir.
Güneş'i ve Ay'ı kapladığı için ikisinden de büyük olduğuna inanılır.

Antik çağlardaki bu tariflerin DD düğümlerinde meydana gelen
tutulmaları tarif ettiği çok açıktır. Unutmayın Ay tutulması Ay Dolunay
evresindeyken ve Güneş'le tam zıt pozisyondayken olur.

Sahte bilimin tarifine göre Ay tutulması Küre Ay'ın Küre
Dünyanın arkasında Küre Güneşin Küre Dünyadan oluşan gölgesi nedeniyle olduğunu
söylemektedir. Bu üç kürenin birbirleri
ile ne kadar aynı hizada olmasına bağlı olarak tam tutulma, kısmi tutulma yada
Kanlı Ay tutulması meydana gelir. Sahte bilime göre Ay tutulması her ay olmaz
çünkü bu üç küre her zaman aynı hizaya gelmez. Daha önce küre modelin küre Ay
modelini çürüttüğümüz için bu iddialarınında tam bir safsata olduğunu söylemek
yanlış olmaz.

Son zamanlarda kanlı ay tabiri epey dile getirilen bir gök
olayı olarak herkesin dikkatini topladığı bir hadise haline gelmiştir. Kanlı Ay
hadisesi tam Ay tutulmasının tam ortasında Ayın kırmızı bir renk halini aldığı
durumdur.

Sahte bilimin Ay modeli her bakımdan hatalarla dolu olduğu
için Ay tutulması izahıda hatalarla doludur.
“Newton'un küre modeli hipotezine göre Ay tutulmasının
olabilmesi için Güneşin küre Dünyanın gölgesini Ay'ın üzerine düşürebilmesi
ikisinin aksi istikamette olmasını gerektirmektedir. Halbuki Ay tutulması
sırasında ufukta hem Ay'ı hemde Güneş'i görmek mümkündür. Eğer hem Ay'ı hemde
Güneş'i tutulma sırasında görebiliyorsak Ay tutulmasını gerçekleştiren şeyin
Dünyanın gölgesi olması imkansızdır. ”- Dünyanın Küre Olamayacağının 100 Kanıtı
- William Carpenter.
“Ay tutulmasının gölgeden kaynaklandığı iddiasının hiç bir
kanıtı yoktur. Ay'ın ışığını Güneş'ten aldığı ve bu ışığın Dünya tarafından
gölgelendiği iddiası kanıtlanmış bir iddia değildir. Dünyanın Güneşin etrafında
bir yörüngede yüzdüğü henüz kanıtlanmamışken Ay'ın Güneş'in ve Dünyanın
birbirlerine göre olan konumlarından dolayı Ay tutulmasının olduğu iddiası
nasıl kanıtlanabilirki? Üstelik Ay tutulması bazen gündüz oluyorken. Bu çelişki
açıkça isbat edilmişken Ay'ın bir gölge ile tutulması mümkün değildir. Ay kendi
ışığını yaydığı için, Güneşin ışığını yansıtması gibi birşey söz konusu
değilken, Dünyanın uzayda bir yörüngede yüzdüğü mümkün değilken Ay'ın bir gölge
ile tutulmasıda söz konusu olamaz. Dünyanın küre olduğu ile ilgili iddiaların
tümünün zandan kaynaklandığı, pratikten gerçeklerden tümüyle kopuk, isbatı
olmayan bir iddia olduğu açıkça ortada iken bu iddiaya dayandırılarak yapılan
Ay tutulması iddiasıda dikkate alınamayacak kadar çürük bir iddiadır. ” -Dr.
Samuel Rowbotham, Zetetik Astronomi, Dünya Bir Küre Değildir.
“Küresel Dünya modelinde Güneş Ay ve Dünya aynı hizaya
geldiğinde doğru bir çizgi halindeyken Ay tutulması gerçekleşir. Ancak 15inci
yüzyıldan beri hem Güneş'in hem Ay'ın ufukta görüldüğü elliden fazla tutulma
gerçekleştiği kaydedilmiştir. ” -F.H. Cook, “The Terrestrial Plane
“Greenwich Gözlemevinde 17 Temmuz 1590'da, 3 Kasım 1648'de,
16 Haziran 1666'da ve 26 Mayıs 1668'teki Ay tutulmalarında Ay tutulurken
Güneşin ufkun üzerinde olduğu kaydedildi. McCulluch’s Geography'nin kaydına
göre: 20 Eylül 1717'de ve 20 Nisan 1837'de Güneş batmadan önce Ay tutulması
yaşandığı gözlemlendi. Ayrıca Henry Holland'in 'Geçmiş Yılların Anıları'
kitabında 20 Nisan 1837'de Ayın Güneş batmadan tutulduğu yazılıdır. Daily
Telegraph gazetesinin 17 Ocak 1870'de ve daha sonra aynı yılın Temmuz ayında Ay
tutulması sırasında Güneşin hala ufukta olduğu haber olarak yazılmış ve
günümüze kadarda bu gerçekleşmeye devam etmektedir.
Daha öncede ifade edildiği gibi Dünya bir düzlemdir, Güneş
ve Ay'ın bir kaç yüz mil altındadır, ve ikisinin arasına giremez. Güneş'in ışığını gölgelemesi ve Ay'a gölge
vermesi mümkün değildir. Eğer böyle bir şey mümkün olsaydı Ay Dünyanın karanlık
bölgesinden geçişi sırasında tamamen yada kısmen parlamaya devam edebilirdi.
Işığın kırılması yada Dünya ışığı diye adlandırılan şey bunu açıklamaya
yetmeyecektir. Çünkü böyle zamanlarda Ay'ın ışığı koyu kırmızı renkte yeni
parlayan bir ateş gibi olmaktadır. Kırmızımsı onun rengini açıklamaya yetecek
bir tabir değil. Kıpkırmızı belki daha doğru bir tabir olur. Kırmızı ışığı
sanki ateş kırmızı gibidir. Sanki küllerinde yanan bir kor ateş gibi bir renk.
Tonu erimiş bakır rengine kaçan tarzda. Güneşin ışığı Ay'ın bu kıpkırmızı
ışığından tümüyle farklı bir renktedir. Optik kurallarına tümüyle aykırı olarak
ışığın kırıldığında ve yansıdığında aynı anda rengini değiştiriyor olması
imkansızdır. Bir ışığı yoğunluğu fazla olan bir maddeye tutarsanız, mesela
Güneşin kışın sisli bir günde farklı renkte görülmesi gibi, Ay'da tutulma
sırasında ışığının rengini değiştirmektedir. Bir gölge aynı etkiyi üretemez,
çünkü gölge ışığın var olduğu değil, var olmadığı yerdir.” Zetetic Astronomy,
Samuel Birley Rowbotham, 1881
Bu yüzden Ay tutulmasını anlamak için beyaz bir sayfa
açmalıyız.
Kanlı Ay tutulmasını canlı olarak gözlemleyenler şöyle bir
görüntü ile karşılaşmışlardır; önce Ayın ışığının azaldığını, sonra kanlı hale
dönüştüğünü ve en sonunda parlak bir ışık halini aldığını görürler. Kanlı Ay
tutulması sırasında Ay bazen tümüyle ışığını kaybeder bazende kısmen kaybeder.
Bu durum Ayın düz dünya düğümlerinde Güneş ile nasıl tam olarak hizaya gelip
gelmediğine bağlı olarak değişir.
Ay tutulmasının doğrudan Güneş ışığıyla, bir şekilde dünya
atmosferinde Güneş'in ışığının kırılmasıyla yada bükülmesiyle alakası olması
mümkün değildir. Çünkü Dünya Düzdür ve Güneş bölgesel bir ışıktır, dünyanın
sadece yarısını aydınlatır. Düz Dünya modelinde Güneş'in ışığının dünyanın gece
tarafında kalan Ay'a ulaşması mümkün değildir. Eğer Güneşin ışığı Ay'a
ulaşsaydı göğede ulaşırdı ve göğün aydınlanmasına sebep olurdu. Yani gece
olmazdı. Dolayısıyla kesin olarak Güneşin ışığıyla alakası olmadığını
söyleyebiliriz.
Dünya düz olduğuna ve Ayın tutulmasının dünyanın Güneş ve Ay
arasına girmesi ile alakası olmadığına göre Ay’ın renginin kararması ve kanlı
hale gelmesini nasıl açıklayabiliriz? Neden herkes illa bir cismin gölgesinin
bu olaya neden olabileceğini düşünmektedir?

Düz Dünya modelinde Ay tutulmasının görüntülenme alanını
kabaca yerleştirebiliriz. Haritada koyu mavi ve kırmızı olarak gösterilen
yerler tutulmanın yüzde yüz izlenebildiği yerler, açık mavi ve beyaz yerler
tutulmanın izlenemediği yerler anlamına gelmektedir.

Hepimizin fark ettiği gibi Ay tutulması Güneş tutulmasına
nazaran dünyanın büyük bir kesiminden izlenebilmektedir. Bu sene Kuzey Amerika
hariç dünyanın geri kalan kısmında kanlı ay tutulması izlenebilmiştir. Bu
önemli bir detaydır.
Peki gerçekten neler oluyor?
Gerçektende üç türlü Ay tutulması vardır; Tümüyle tutulma, Yarım tutulma ve Kanlı Ay tutulması.
Ay tutulmasını izleyen binlerce kilometre ötedeki insanlar
kanlı ay görüntüsünü aynı anda aynı şekilde görebilmektedirler. Bu durum güneş
tutulması hadisesinde olduğundan çok daha farklı bir durumdur. Ay tutulması
gece olan her yerde rahatlıkla aynı şekilde görülmektedir. Eğer güneş
tutulmasındaki gibi üçüncü bir objenin güneşin ışığını kesmesi hadisesi gibi
olsaydı sadece dünyanın küçük bir bölgesinden görülebiliyor olacaktı. Ay
tutulması birkaç saati bulan bir hadise iken güneş tutulması sadece birkaç
dakika sürmektedir. Bu nedenle bu iki tutulma olayının tümüyle birbirinden
farklı olaylar olduğunu söylemek yanlış olmaz. Eğer Ay tutulmasına neden olan
bir başka gök cismi olsaydı çok büyük bir cisim olması gerekirdi, zira Ay
tutulması uzun bir sürede gerçekleştiğine göre bu gök cisminin Ayı uzun bir
süre kapatıyor olması gerekirdi. Bu durumda da gökyüzünün büyük bir kısmı ve
Ayın etrafındaki yıldızların da uzun süre gölgeleniyor yani tutuluyor olması
gerekirdi. Fakat görünen o ki durum hiçde öyle değil, sadece Ay tutuluyor,
etrafında yıldızları görmek mümkün.
Gök kubbede yıldızların büyük ihtimalle Ayın arkasında ve
daha yüksekte üzerinde bir mesafede olduklarını tahmin ediyorum. Ancak gezgin
yıldızlar, ki bunlara gezegen deniyor Ay'ın önünde ve yere daha yakın mesafede
durmaktadır. Ay saydam mı bölümünde bu konuya değinmiştik.
Eğer Ay'ı gölgeleyen şey Kuzey Kutbundaki Meru Dağı,
Gökkubbenin kendisi, Kara Güneş, Rahu vesaire olsaydı gölge çok büyük
olacağından sadece Ay'ı değil göğün büyük bir kısmını ve yıldızlarıda
gölgeliyor olacaktı. Halbuki böyle bir şey olmadığına göre bu teorilerin
hiçbiri doğru olamaz. Bu tür fikirleri yayan Youtube videolarının ve Düz
dünyacıların bu konuyu fazla detaylı düşünmediği için bu kanıya vardığını
düşünüyorum. Eğer böyle bir gölge gökte mevcut olsaydı, sadece Ay tutulmasında
değil göğün her anında mevcut olması gerekirdi. Ve dolayısıyla göğün büyük bir
kısmı daima gölge olurdu.

Ay tutulması sırasındaki renk değişikliği dünyanın büyük bir
kısmında, kıtalar arasında görülüyorsa Ay tutulmasına neden olan şeyin büyük
bir cismin gölgesi olması imkansızdır.
Kanlı Ay tutulması neden dolunay olduğunda gerçekleşiyor?
Dünya düz olduğuna göre Ayın evrelerinin dünyanın gölgesi ya da güneşin
ışığıyla alakası olmadığını biliyoruz. Kanlı Ay tutulması hiçbir zaman başka
bir Ay evresinde gerçekleşmez. Dolunayın haricinde Ay tutulması hiçbir zaman
gerçekleşmez, Neden acaba? Ayın diğer evrelerinde Ay tutulması yaşanmaz. Sadece
Ay tutulması sırasında Ay tümüyle ışığını kaybeder ve bu durum güneşin tam aksi
istikametinde iken, DD düğümlerinde iken, ve Güneşin epey ışıklı olduğu bir
zamana denk geldiğinde gerçekleşir. Genel olarak biz Ayın tümüyle ışığını
kaybedip tekrar ışıklanma hadisesi zamanına Ay tutulması diyoruz ve bu birkaç
saat içersinde gerçekleşiyor. Halbuki Ayın evreleri sırasında da Ay ışığını
azar azar kaybedip azar azar artırıyor fakat biz buna Ay tutulması demiyoruz.
Buna Ay’ın evreleri diyoruz. Biliyoruz ki Ayın evreleri sırasında Ay herhangi
bir cisim ile gölgelenmiyor. O halde neden Ay tutulması sırasında bir cisim ile
gölgelendiğini düşünelimki? Tek farkı Ay tutulması sırasında bu işlem daha
hızlı olur.
Ay'ın evrelerinin oluştuğu dönemde, ki bu uzun bir süredir,
Ay ışığını azaltır ve arttırır. Aynı şekilde Ay tutulması sırasında da azaltır
ve arttırır, fakat bu olay çok daha kısa sürede gerçekleşir.
Aslında olan olay şudur; Kanlı Ay sırasında Ay tekrardan enerjisini
kazanıyor gibi gözükmektedir. Ve ilginç olan tam bu enerjisini yeniden
kazanması Güneş ile geometrik olarak tam bir hizaya geldiği ana denk
gelmektedir. Buda Güneş ile Ay'ın bir enerji alışverişi içerisinde olduğunu
gösteriyor. Büyük bir ihtimalle de bu enerji alışverişi sırasında Güneş ve Ay
ikisi de düz dünyanın üzerinde aynı mesafede bulunmaktadırlar. Biliyoruz ki
Güneş ve Ay'ın yerden mesafeleri azalıp çoğalmaktadır. Bunun Ay'ın tekrardan
enerji kazanması ile alakası olması gerekir. Yani bu enerji alışverişi ancak
ikiside aynı mesafedeyken gerçekleşiyor olmalıdır.
Güneş ve Ay tutulmasının ikisinin de tutulma olarak
adlandırılması tümüyle bir yanılgı yaratmaktadır. Gerçekte ise bu iki olay
tümüyle birbirinden farklı olaylardır.
Önemli bir detayda Ay tutulmasından hemen önce ve hemen
sonra Ay'ın kırmızıya dönmesidir. Ay'ın küçük bir kısmı daha önceki
görüntüsünden (saatler, dakikalar, saniyeler öncesinden) çok parlak bir hale
gelir. Ay kırmızı olduktan hemen sonra Ay'ın ilk olarak aydınlandığı kısmı
oldukça parlak bir hal alır. Ayrıca Ay kırmızı olmadan hemen önce en son
aydınlandığı kısım parlak bir hal alır. Kanlı Ay gerçekleşmeden önce bu parlak
kısım gittikçe büyür ve daha da parlaklaşır, daha sonra bütün Ay aydınlık hale
gelir ve kıpkırmızı hale gelir. Sanki Ay yeniden şarj olan bir pil gibi
davranmaktadır ve DD düğümünde tam aksi istikamette olan Güneş ile bir enerji
alışverişi yaptığı çok bellidir.
Eğer tutulma gölgeleme hadisesi olsaydı böyle bir görüntünün
ortaya çıkması mümkün olmazdı.


Linkini verdiğim bu iki videoyu lütfen tarafsız gözle izleyin,
ama önce daha önce bildikleriniz bir kenara koyarak;
Gerçekten neler oluyor Kanlı Ay tutulmasında?
Önce Ay enerjisini yavaş yavaş kaybediyor, (veya tekrar bir
enerji kazanmak için bir hazırlık dönemine giriyor), sonra sanki bir parlama
(bir kıvılcım) meydana geliyor ve enerjisini yeniden kazanıyor. Bu olay sanki
bir elektronik cihazın şarjı bitince yaptığı davranışlara benziyor. Örneğin cep
telefonunuzun şarjı bitmeye yakın garip davrandığına şahit olmuşsunuzdur. Kısa
devre yapmış, arıza vermiş bir spot ışık gibi hafif titrek hale gelip, yanıp
sönen bir ışığın durumundan çok farklı bir görüntü değildir. Gücünü geri
kazanma çabası gibi bir durum sergiliyor.
Kanlı Ay’ın başlangıç görüntüsü tümüyle sanki çakmağın
çakılıp çıkardığı ufak kıvılcım gibi görünmektedir. Ve çok net olarak Ay
tutulması ile Ayın evrelerinin gerçekleşmesi hadisesinin temel olarak aynı
hadise olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü ikiside Ayın enerjisini kaybetmesi
hadisesidir ve tek farkı Ay tutulması hadisesi Ayın Güneş ile elektromanyetik
olarak enerji alışverişi yapabileceği bir pozisyona geçerek tekrardan
enerjisini kazanma hadisesidir.
Unutmayın bu olay sadece Dolunay sırasında gerçekleşiyor.
Dolunay sırasında Güneş ve Ay DD düğümlerinde tam aksi istikamette bulunuyor ve
büyük bir ihtimalle bu sırada enerjilerini paylaşıyorlar.
Aşağıdaki iki resme dikkatli bakın; Biri Ay'ın evreleri
sırasında çekilmiş, diğeri Ay tutulması sırasında çekilmiş. Arada bir fark
görüyor musunuz?

Her ikisinde de gerçekleşen temelde aynı şeydir. Düz
Dünyadaki Ay tutulması tümüyle Ay'ın evrelerini tamamlamak için yola çıkmadan
önceki Güneş ile (elektromanyetik) bir enerji alışverişinden başka bir şey
değildir.

GÜNEŞ TUTULMASI
NASA'nın kurulduğundan beri Güneş tutulması ile ilgili uzaydan hiçbir fotoğraf yada video çekmediğini unutmayın. Bunun nedeni uyduların uydurma, uzay araçlarınında bir aldatmacadan ibaret olmasıdır. Ve insanoğlunun şu ana kadar yeryüzünden 100 km'nin üzerine hiç bir zaman çıkamamış olmasıdır.
NASA'nın bilim dünyasına yaptığı açıklamaya göre 3472 km
(2,158 mil) çapındaki Ay'ın dünyadaki gölgesi 112 km (70 mil) dir. Bir cismin
kendisinin büyüklüğüne rağmen bu kadar küçük gölgesinin olması fizik
kurallarına aykırıdır. Güneş'in önünden şu ana kadar geçen hiçbir şeyin gölgesi
kendisinden küçük olarak gözlemlenememiştir. Nasıl oluyorda Ay'ın gölgesi
kendisinden bu kadar küçük olabilir. Eğer NASA'ya göre gölge bu şekilde
çalışıyor olsaydı Ay tutulması sırasında da Dünyanın gölgesi aynı orantıda Ay
üzerinde küçülmesi gerekirdi. Aynı orantıyı kurarsak Dünyanın iddia edilen çapı
12700 km (7890 mil) ise gölgesi 409 km (254 mil) olması gerekirdi. Eğer Ay 3472
km çapındaysa Dünyanın gölgesi 409 km olarak Ay'ın küçük bir kısmını gölgeliyor
olması gerekirdi.
Milyarlarca dolarlık bütçesine, onca araç ve imkanına rağmen
NASA bugüne kadar sadece çizgi filim tarzında animasyonlar, bilgisayarda
çizilmiş resimler (CGI)'den başka hiçbir şey üretememiştir. O nedenle bugüne
kadar bize anlatılan safsataları tümüyle bir kenara koyup Güneş tutulması
konusunda da kendi araştırmamızı yapmamız gerekmektedir.


Güneş tutulması tarih boyunca daima insanların korkmasına, endişelenmesine sebep olmuş, mitoloji ve efsanelere konu olmuş, batıl inançlarla ilişkilendirilmiştir. Bugün bile güneş tutulması bir çok kültürde kötü bir alamet olarak kabul edilir.

Bir çok kültürde Güneş ve Ay tutulması sırasında yada
yakınlarında asla yaşamınız etkileyecek büyük bir karar almayın denir. Vietnam
kültüründe Güneş tutulmasının sebebinin büyük bir kaplumbağa olduğuna inanılır,
Vikingler'e göre bir kurt Güneşi yemiştir, Çinlilere göre bir dragon Güneşte
öğlen yemeği yediği için tutulma olmuştur, İskandinav mitolojisinde gök kurtları
hem Güneşi hemde Ay'ı yakalayıp yediği için tutulma olmuştur.

Vedik mitolojisine göre Karanlığın tanrısı olan Rahu yasak
olmasına rağmen ölümsüzlük iksirinden içer. Güneş ve Ay Rahu'nun suçunu Tanrı
Vişnuya haber verir. Vişnu'ya ceza
olarak Rahu'nun kafasını keser, fakat böylece Rahu'nun kafası ölümsüz hale
gelir. Öfke ve intikam duygusuyla Rahu'nun başı zaman zaman Güneş ve Ay'ı
kovalar ve onları yutar. Fakat vucudu olmadığı için yuttuğu Güneş ve Ay sadece
bir müddet için kaybolur ve başının dibine düşerler. Rahu Kara Güneş yada Gölge
Gezegen olarakta bilinir.

Güneş tutulması ile ilgili dünyanın dört bir yanından başka
hikayelerde aktarabilirim ama bu kadarı size fikir vermiştir diye tahmin
ediyorum.
DD düğümlerini hatırlıyorsanız önceki bölümlerde
bahsetmiştik, Ay'ın Güneş'in yörüngesiyle kesişmesi durumu; Güneş tutulması
daima Yeni Ay evresinde Güneş ve Ay'ın aynı düğümde bir araya gelmesi ile
meydana gelir. Bu olay genel olarak yılda iki kere gerçekleşir.
Üç tür Güneş tutulması vardır; Kısmi, Halkalı ve Tam

Üç değişik Güneş tutulmasının olmasının sebebi Güneş'in ve
Ay'ın yörüngelerinin değişik yüksekliklerde gidip geliyor olmasından dolayıdır.
Tam Güneş tutulması dünyanın sadece küçük bir bölümünden izlenebilmektedir. Bu
alan genellikle 160 km (100 mil) genişliğinde ve 16.100 km (10,000 mil)
uzunluğundadır. Bu alanın biraz dışındakiler sadece kısmi Ay tutulması
görürler, uzaktakiler ise hiç göremezler. Bu durum Güneş'in, Ay'ın boyutları,
yüksekliği ve yörüngesini sunduğumuz Düz Dünya modeline gayet uyumludur. Güneş
tutulmasının gerçekleştiği gölge yolunun küre modelinde bir eğri olduğunu
farkettiniz mi? Bunu Düz dünya modeline koyduğumuz zaman Güneş'in düz dünya
üzerindeki yörüngesine denk gelmesi tesadüf mü? Elbette değil.


Bu resimde 1996 ile 2020 arasında gerçekleşmiş ve gerçekleşecek olan Güneş tutulmalarının olduğu andaki izlediği yolları görüyorsunuz
|
Peki Güneş tutulmalarına sebep olan ne?
Düz dünya guruplarındaki birçok kişi Güneş tutulmasına sebep
olan şeyin Rahu gibi Kara Güneş yada Kara Gezegen tarzında üçüncü bir gök cismi
olduğunu düşünüyor. Böyle düşünmelerinin sebeplerinden biri Ay'ı saydam bir cisim
olarak görmeleri dolayısıyla Güneşi gölgelemesinin mümkün olmadığı. Daha önce
Ay'ın saydam olmadığını görmüştük. Hindistan mitolojisindeki gibi Rahu tarzı
üçüncü bir gök cisminin gölgeliyor olması doğru gibi gözüksede bu teoriyle
ilgili sorunlarda var ve bu nedenle bu teoriye şüpheyle bakıyorum.
Güneş tutulmasının uçaktan çekilmiş videosuna bakalım;
Ay gökyüzünde yeni görülmeye başladığı zaman asla Güneş
tutulması olmaz. Güneş tutulmaları daima yeni Ay olduğunda yada Ay ve Güneş
birbirine çok yakın olduğu anda olurlar.
Tam Güneş tutulması sadece bir kaç dakika sürer, bize bu
neyi ifade ediyor? Güneş ve Ay'ın yerden yükseklikleri yörüngelerindeki konuma
göre daima değişkenlik göstermektedir, bu nedenle farklı güneş tutulmaları,
Venüs ve Merkür geçişleri olmaktadır. Bu nedenle Güneş tutulmalarındaki
genişlik farklı farklı olmaktadır. Bu genişlik aynı tip güneş tutulmalarında
dahi değişkenlik göstermektedir. Güneş tutulmaları sırasında Güneş'in izlediği
yol epey dar bir yoldur. Güneş tutulmaları Güneş'in önünden bir objenin geçip
onu gölgelemesi karakterini taşıyan tüm özelliklerine sahiptir. Çünkü dünyaya
düşen gölgesi dar, süresi kısadır. Güneş tutulması sırasında Ay'ın bulunduğu
konum DD düğümünde olmasından başka bir seçenek yoktur çünkü Dolunay DD
düğümünde başlar. Güneş büyük bir ihtimalle Ay'ın arkasındadır. Ay'dan daha
hızlı gitmektedir ve Ay'ı yakalayıp geçer. Fakat Güneşi gölgeleyen neyse
Güneş'in önünden geçmektedir. Bu durum Güneş'i gölgeleyen şeyin Ay olma
ihtimalini şüpheye düşürür. Düz dünya modelinde Güneş'in bir tutu 24 saatte,
Ay'ın bir turu ise 25 saatin biraz altında gerçekleşir. Güneş Ay'ı ayda bir
yakalar ve geçer. Bu durum Yeni Ay evresinden hemen önce olur. Güneşin önünden
geçen obje gerçekten kara bir obje olarak açık ve net görülüyor. O halde Ay
büyük ihtimalle bu sırada tümüyle görünmez hale geliyor. Güneş ve Ay büyük
ihtimalle bu sırada elektromanyetik enerji alışverişinde bulunuyor ve Güneş'in
kendini yenilemesine, yeniden yeni bir enerji ile yüklenmesine sebep oluyor.
Aşağıdaki fotoğraflar infrared kamera ile Güneş tutulması
sırasında çekilmiştir. Eğer Güneş'i önünde bir cisim onu gölgeliyor olsaydı
burada ortaya çıkması gerekirdi. O halde Güneş'in önünden hiçbir şeyin
geçmemektedir.

Düşünün; Tam Güneş tutulması sırasında neden Ay hiçbir şekilde
parlamıyor? Eğer Güneş Ay'ın tam arkasındaysa en azından Ay'ın kenarlarından
sızan bir ışık halkası olması gerekmezmiydi?

Şu ana kadar hiçkimse Ay'ı Güneş tutulmasından hemen önce
veya hemen sonra görmeyi başaramamıştır, ve Ay'ın Güneş'in önünden geçtiğini
şimdiye kadar fotoğraflamayı başaran olmamıştır. Sahte bilimin inancına göre
Güneş'i gölgeleyen Ay'dır, ama bu mümkün değildir. Güneş doğduğunda Yeni Ay
doğar, battığında da batar, ama Güneş'in önünden geçen Ay olsaydı en azından
Ay'ın kara bir siluetini görmemiz gerekirdi.

Güneş'in önünden bir uçak geçince onu siluetini
görebiliyorsak, Ay'ın neden görmeyelim ki? Demek ki Güneş'in önünden geçen
kesinlikle Ay değil.
Peki Güneş'in önünden geçen bir başka gök cismi Kara Güneş,
yada Kara Gezegen, yada Rahu veya Ketu olabilir mi? Gökte böyle kara bir cisim
olsaydı başka zamanlarda da görüyor olmalıydık, neden sadece Güneş tutulmasında
ortaya çıksınki?

Yada yukarıdaki resimde görüldüğü gibi gökte yarı saydam
cisimler var ve bunlar mı Güneş'in önüne geçiyor?

Şu ana kadar Düz Dünya guruplarında bu üç fikir taraftar
bulmuştur. Bu konuyu çözmek için mutlaka daha fazla gözlem ve bilgiye ihtiyaç
vardır. Şimdi diğer teorilere göz atalım.
Ay Eskimiş (Bozulmuş) bir Güneş Olabilir mi? Teorisi
Bildiklerimizi sıralayalım;
- Ay ile Güneş aynı büyüklüktedir.
- Ay ile Güneş hemen hemen aynı yüksekliktedir.
- Ay hemen hemen Güneş'le aynı yörüngede dolaşır (beş derece eğimli bir yörünge ve iki kez birbirlerinin yörüngelerini keserler DD düğümlerinde)
- Ay ile Güneş hemen hemen aynı hızda giderler ancak Ay enerjisi kaybettikçe yavaşlamaya başlar, Güneş onu Yeni Ay zamanında ayda bir kere yakalar ve geçer.
- Ay evreleri boyunca kendi kendini aydınlatır ve karartır.
- Ay tutulma sırasında da kendi kendini aydınlatır ve karartır.
- Ay gücünü yenilediği zaman (Dolunay zamanında) kıpkırmızı renge döner, Ay tutulması denen bu durumda Güneşle geometrik olarak tam aksi istikamette bulunur.
- Güneşinde kıpkırmızı renge döndüğü zamanlar vardır.
- Her ikiside hem bitkileri, hayvanları hem de insanları etkilerler.
- Her ikisinin çalışma mekanizmasıda elektromanyetizma iledir.
- Her ikiside yeryüzüne akıllı dalga boylu ışıklar gönderir.
Açıkçası yukarıdakilerden daha fazla bilgiye ihtiyacımız
var. O halde tarihi kayıtlara, mitolojiye ve kutsal kitaplarda yazılanlara bir
kez daha göz atalım.
“M.Ö. 542'de Hector Beotus'un bildirdiğine göre Güneş
öğleden sonra kıpkırmızı bir renkte ortaya çıktı. İki gün boyunca gökteki tüm
yıldızlar görünür vaziyette kaldı." Comet / Asteroid Etkileri ve İnsan
Toplumu: Disiplinlerarası Bir Yaklaşım, Peter T. Bobrowsky, Hans Rickman - 2007
“23 Nisan 1547'de İngiltere, Fransa ve Almanya'da Güneş üç
gün boyunca sanki kanla doluymuş gibi göründü, aynı zamanda bir çok yıldız
öğlen vakti göründü" Cosmos: Evrenin Fiziksel Tanımının Bir Kroki, Vol4,
Alexander von Humboldt
“11 Eylül 1520 sabahında yapılan gözlemde Güneş tutulması
bekleniyordu. Sabah saat 10'dan 8 saniye geçe 42 ° yüksekliğe çıktı, etrafında
herhangi bir bulut olmaksızın parlaklığını yitirmeye başladı, kırmızı koyu
renge dönüştü. Güneş'in herhangi bir yeri herhangi bir şeyle gölgelenmiş yada
kaplanmış değildi. Kalın bir dumandan geçiyor gibiydi taki 44.5 ° yüksekliği
geçene kadar. Sonra normal haline döndü." Güney Denizi'ndeki keşifler, s.
39 Kaptan James Burney
Bu alıntılardan anlaşıldığı gibi Güneş kıpkırmızı olduğu
zaman etrafındaki yıldızlar görünür hale geliyor, yani gökyüzünde Güneş'i
kaplayan hiçbir şey yok demektir. Görünüşe göre Güneş'in elektrik sisteminde
bir sorun nedeniyle gücünü kaybedip kırmızıya dönmektedir, tıpkı Ay'ın yaptığı
gibi.
Bu konudaki efsanelere mitolojilere göz atalım; Eski Yunan
mitolojilerine göre Dünya'nın Ay'sız olduğu dönemleri vardı.
Aristoteles yazdığına göre, Yunanistan’daki Arcadia bölgesi
Helenler tarafından işgal edilmeden önce orada yaşayan Pelasgian adında bir
milletin olduğu, ve bu yerlilerin buraya daha gökyüzünde bir Ay olmadan önce yerleştiğini;
bu nedenle Proselen olarak adlandırıldıklarını söyler.
Rodoslu Apollonius, “Henüz tüm alemler göklerde değilken,
Danai ve Deukalion ırkları ortaya çıkmadan önce ve yalnızca dağlarda yaşayıp ve
ağaç fıstıklarıyla beslendikleri söylenen Ay öncesi dönemde yaşamış
Arkadiyenler denen bir millet vardı.”
Plutarch, Roma Soruları'nda şöyle yazmıştı: “Evander’lerden
önce oların yaşadığı yerde, Ay öncesi insanlar denilen Arkadiyenler yaşardı”
Benzer şekilde Ovid şöyle yazmıştır: “Arkadiyenlerin
Jove'nin doğumundan önce bu topraklara sahip oldukları söylenir ve bu halk
Ay'dan daha yaşlıdır”
Hippolytus, “Arkadia Ay'a göre daha eski olan Pelasgus'u
ortaya çıkardı” efsanesine atıfta bulunur.
Lucian astrolojisinde, “Arkadiyenlerin çılgınlıkları Ay'dan
daha yaşlı olduklarını teyit ettiklerini” söyler.
Ayrıca Censorinus geçmişte gökyüzünde Ay olmayan bir zamana
hitap eder.
Aysız bir dünyanın hatırası, yerli kabileler arasındaki
sözlü geleneklerde de yaşar. Kolombiya'nın doğusunda Cordilleras'ındaki Bogota
yerlileri, kabile anılarının bir kısmında Ay'dan önceki zamandan bahsederler.
Chibchas kabileleri “Önceki zamanlarda, Ay henüz göklerde değilken” der.
“Ve Güneş, Ay ve yıldızlar şimdi yaratıldı. Oysa Güneş
başlangıçta şimdikiyle aynı değildi; ısısı yeterince güçlü değildi ve o aynada
bir yansımaydı; şüphesiz, geçmişdeki güneş, günümüzdeki ile aynı değildi, der
dedelerimiz. Yinede toprağı besledi ve Dünya'nın yüzeyini ısıttı, ve daha pek
çok faydaları vardı” Bancroft, H. H., “Yerli Irklar, cilt. 3-Efsaneler ve
Diller ”Sayfa 51. (Orta Amerika yerlileri efsanesi)
Jain kozmoloji kayıtları bize diğer mitlerde olduğu gibi
Jambudvip (Dünya) üzerinde dönen iki Güneş ve iki Ay olduğunu söylüyor.
“Bu, beşinci Güneşin yaşıdır ......... Sonunda, gökyüzünde
iki parlak Güneş yükseldi. Tecciztecatl Nanauatl'ı izlemeye devam ettiği için
öfkeli olan diğer tanrılar ona bir tavşan fırlattı, Güneşi karartmayı başardı.
Güneş'in yüzünde bir tavşan şekli belirdi. Bu yüzden Aztekler Ay'da bir tavşan
olduğunu söylüyorlar. ”Welker, Glen, Aztek Yaratılış Hikayesi, Yerli Halk
Edebiyatı
Maya'nın ve özellikle Lacandon mitolojisinin önemli bir
motifi olan orta Meksika öyküsünde şöyle söyler; “Öfkeli tanrılardan biri
korkak Tecuciztécatl'a bir tavşan fırlattı ve parlaklığını yitirmesine neden
oldu. Tecuciztécatl bu yüzden zayıf parlaklığı olan sahte Güneş oldu - Ay
"www.academia.edu/9523131/ THE_MAYA_MYTH_ABOUT_TWO_SUNS
Mitolojiden bu alıntılar tümüyle birilerinin hayal
dünyasının uydurması hikayeler olabilir yada gerçeklik payıda olabilir.
Kuran'da göklerin ve yerin yaratılışı hakkındaki ayetlerden anlaşıldığı
gibi (Bakınız: 41:12, 7:54) Ay, göklerin
ve yerin yaratıldığı ilk zamanlarda yaratılmıştır ve kendi ışığını yaymaktadır;
10:5. Ayrıca 9:36 ayetine göre ayların sayısı ilk zamanlardan beri aynı ise ve
Ay ayların sayısını anlamamız için yaratıldıysa Ay'ın ilk zamanlardan beri var
olmalıdır.
10:5 O, güneşi bir ışık kaynağı, ayı da bir ışık yaptı.
Yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona evreler düzenleyip belirledi.
Allah bunları ancak bir gerçek için yaratmıştır. Bilen bir topluma ayetleri
böyle açıklar.
Sosyal medyada gökyüzündeki iki Güneşe şahit olmuş
insanların paylaştığı resimlere mutlaka şahit olmuşsunuzdur. (Aşağıdaki
resimlere bakın). Bazı tanıklar, bir başka Güneş'in bildiğimiz Güneş'in
arkasından geldiğini iddia ediyor.




Sundog olarak adlandırılan olay yukarıdaki ilk resimdeki
gibi olandır, iki güneş görme hadisesi biraz farklı, diğer resimlerde görüldüğü
gibi. Gördüğümüz Güneş'in de aynı Ay gibi gök kubbe üzerinden bize yansıdığını
düşünüyoruz. Eğer Güneş'te aynı Ay gibi gerçek Güneş'in bir yansıması olmasaydı
yeryüzündeki bir gözlemci için heryerden aynı şekilde gözükmez ve yaklaştıkça
ondan uzaklaşan bir yapıda olmazdı. İki Güneş görme hadisesi tanıkların
ifadelerine göre bir yansıma olayı değil. Kesin olarak birşey söyleyemiyoruz,
belkide gerçekten Güneş'in gökkubbeden yansımasıdır, yada belkide ikinci bir
Güneş'tir.
"Sevgili çocuklarım, size söylemek isterim ki,
kardeşlerimiz Kuntz ve Michel'in ayrılmasından sonraki gün, bir Cuma günü,
gökyüzünde üç tane Güneş'i ve iki gökkuşağını uzun bir süre boyunca yaklaşık
bir saat kadar gördük. Bu Güneşler sırtlarını birbirine çevirmişler, neredeyse
ortasından birbirlerine değiyorlardı ve altları birbirlerinden uzaktaydı. Ben
Jakob, kendi gözlerimle gördüm ve bir çok insanda benimle birlikte gördü. Bir
müddet için ikinci Güneş ve Gökkuşakları gözden kayboldu ve sadece bir Güneş
kaldı. İkinci Güneş çok parlak olmasa da yinede açıkça görülebiliyordu. Bunun
küçük bir mucize olmadığını düşünüyorum." Jacob Hatter, Kardeşçe Sadakat:
Zulüm Zamanından Atananlar

Ayrıca unutmamak lazım, Elit, Düz Dünya ve yapısını her ne
kadar sıradan halktan saklasada bizden çok daha fazla araştırmış ve bizden çok
daha fazla bilmektedir. Hollywood normal halkla dalga geçer gibi bu tür
sahneleri filmlerde gösterirler.
Devam edelim...
Ayrıca geçen bir kaç yüzyıl içinde rasathanelerden ikinci
bir Ay keşfedildiğine dair haberlerde gelmemiş değil. Daha sonraları yalanlanan
bu haberlerden ilki 1846'da Fransız astronom Frédéric Petit tarafından yapıldı,
sonra, 1898’de Hamburg’lu bilim adamı Dr. Georg Waltemath ve ayrıca 1918'de
astrolog Walter Gornold'da aynı iddiayı tekrarladı.
Kuran'daki iki doğu, iki batı ifadesi iki Güneş'in var
olabileceğine dair bir işaret olabilir mi?
55:17 İki doğunun ve iki batının Rabbi.
43:38 Nihayet bize geldiğinde, "Keşke benimle senin
aranda iki doğu arası kadar uzaklık olsaydı; sen ne kötü bir arkadaş mışsın
sen!" der.
Güneş'in gücünü kaybettiğine dair tarihten kayıtlar var, onlara göz atalım;
6. yüzyılda çok az kişinin bildiği bir felaket hikayesi
vardır; 535 ve 536 yılları arasında, dünya çapında sonuçları epey yıkıcı olan
iklim değişikliği yaşanmıştı:
“Daha önce hiç görülmemiş ve rapor edilmemiş bir şekilde
Güneş'in garip bir şekilde davrandığı gözlemlendi. Güneş karardı ve karanlığı
18 ay sürdü. Her gün dört saat kadar parlıyordu ve bu ışık sadece sönük bir
ışıktı. Herkes Güneş'in bir daha asla tam ışığını geriye kazanamayacağını
düşünmeye başlamıştı.” Efesli John, Kilise Lideri, Tarihçi Ecclesiastica
“... bu yıl boyunca en korkunç bir olay gerçekleşti. Güneş,
ışığını parlaklık olmadan veriyordu ... ve sanki güneş tutulmasındaymış gibi
görünüyordu, ışığı parlak değildi. ”Savaşların Tarihi: Vandali Savaşı.
Altıncı yüzyıl yazarı Mytilene Zacharias, MS 535/536 dönemi
için ‘Karanlık Güneş’e atıfta bulunan bir bölüm içeren bir tarihi kayıt
yazmıştı:
“Gündüz Güneş gecede Ay gece kararmaya başladı, okyanus bu
yılın 24 Mart'ından gelecek yılın 24 Haziran'a kadar hep dalgalı ve kasırgalı
geçti ... kış çok şiddetli geçti, o kadar ki, sürekli ve çok miktarda kar yağdı
... insanlar arasında stres ve sıkıntı epey artmıştı.” Midilli Zacharias
(Chronicle, 9.19, 10.1)
“Altıncı yüzyılın ortalarında, Avrupa ve Asya son 2000
yıldaki en şiddetli ve en uzun süreli kış dönemi yaşandı.” Claire Bates, Mail
Online
Tarihi kayıtlarda 1816 yılının da kışının oldukça soğuk
geçtiği, yazın hiç yaşanmadığı bir yıl olarak tarihe geçti.
2009'da Güneş'in ışığının göz kırpar gibi teklemesi olayını
canlı olarak şahit olanlarımız vardır. Hatırlamayanlar için şu videoya
bakmalarını tavsiye ederim;
Ve şu videoyu;
Güneş eğer elektrik ile çalışmasaydı, NASA'nın dediği gibi
gaz bulutu ateş topu olsaydı bu şekilde görüntüleniyor olması imkansız olurdu.
NASA Güneş'in gücünü kaybettiği bu tür tarihi olaylarla
ilgili olarak gerçeği söylemek yerine daima olayı örtbas edecek bahaneler
uydurmuştur; örneğin gök taşının yada volkanların sebep oldu gibi bahaneler
uydurması, bu hikayeleri bilgisayarda çizilmiş resimlerle desteklemesi gibi.
Ay'ın daha önce bir Güneş olma ihtimalini destekleyen bir
başka delilde ikisininde Gelgitlere sebep olmasıdır. Eric Dollard'a göre Güneş
ışık ve ısısını vermek için hiçbir şeyi yakmıyor, herhangi bir fizyon olayı
yok, sadece kendisine gelen elektromanyetik enerjiyi ışığa dönüştürüyor. Dev
bir Tesla lambası gibi çalışıyor. Atmosferde olan soygazlar (Xenon, Neon,
Argon, etc.) Güneşin yarattığı elektromanyetik alan ile atmosferde özellikle
gün batımı ve gün doğumunda çeşit çeşit renkler oluşturur. Şu videoyu
seyretmenizi tavsiye ederim;
Eğer Güneş ısı yayıyor olsaydı dağlarda daha fazla ısı
hissediyor olmamız gerekirdi, halbuki yükseklere çıktıkça hava dahada
soğumaktadır. Bunu hepimiz bizzat tecrübe ettiği için bir bilimsel gerçek
olarak biliyoruz. Öyleyse ısıyı üreten şey Güneş'ten gelen ışığın yer
seviyesindeki atmosferle etkileşime girmesi nedeniyledir. Maddeyle
etkileşiminde Güneş'ten gelen görünen ışık, elektronların daha yüksek enerjiye
ulaşmasını sağlar, bu nedenle mikrodalga ışıkların, gama ışıklarının ve görünen
ışığın aynı şey olduğunu görürüz. Hepsi elektromanyetik radyasyondur, sadece
dalga boyları değişiktir. Güneşten gelen elektromanyetik radyasyonun çoğu
görünür ışık şeklindedir. Işık, farklı frekanslardaki dalgalardan oluşur. Bu
frekanslar beynimiz tarafından renkler olarak yorumlanır. Kızılötesi dalgalar
ve ultraviyole dalgalar, Güneş'ten gelen ve gözümüzün göremediği iki tür
dalgadır. Atmosfer zemin seviyesinde çok yoğun olduğu için, Güneş'ten gelen
mikrodalgalar, havadaki gazların elektronlarını hareketlendirerek ısı
üretmesini sağlarlar.
Aynı fenomen yaşayan organizmalar için de geçerlidir.
Hepimiz Güneş ışınlarının cildimizde ürettiği ısınma etkisini biliyoruz. Bir
nesne ne kadar yoğunsa, ısıtma etkiside o kadar büyük olur.
Bu tür ısı transferi Güneşli günlerde görülebilir. Güneşin
altında dururken yüzümüzün ısındığını hissederiz. Güneş ışığı yüzümüz
tarafından emilir ve etrafınızdaki havayı aynı seviyede ısıtmamasına rağmen
yüzümüzü ısıtır. Yüzümüz tarafından absorbe edilen Güneşten gelen enerjiye
radyan enerji ya da radyasyon denir. Radyasyon, ısı enerjisinin elektromanyetik
dalgalar tarafından aktarılmasıdır.
Bu yüzden, Güneşten gelen ışık karmaşıktır ve birçok
frekansla akıllıca tasarlanmıştır.
Ay işlevsiz (yada bozuk) bir Güneş olduğu için, yaydığı
ışığın frekansları değişiktir. Düşük enerjisinden dolayı Ay spektrumun sadece
bir kısım ışığını yayar, bu nedenle Dünya yüzeyindeki etkiside değişiktir.
Bazı küreci araştırmacıların Ay'ın ışığında Güneş'te bulunan
dalga boyları ile benzerlikler olduğunu keşfettiğini görüyoruz. Elbette Ay'ın
Güneş'in ışığını yansıttığı beyin yıkanmışlığı ile çalışmalarını yaptıkları
için bu ışıkların Güneş'ten geldiğini zannediyorlar. Fakat Ay kendi ışığını
yansıtıyor ve eski bir Güneş'in şu anki Güneş'e benzer frekansta ışık yaydığını
görmemiz şaşırtıcı değil.
Hepimiz, dünyadaki yaşamın devam edebilmesi için Güneş'in
çok önemli bir etken olduğunu biliyor. Peki Ay? Aynen arızalı bir cihazın
yapmasını beklediğimiz gibi Ay'ın yaydığı ışık canlıları negatif yönde
etkilemektedir. Ancak Ay'ın düz dünya modelinde kendisinin ve ışığının canlılar
üzerinde bir denge unsuru olarak fonksiyonu olduğunu düşünüyorum.
Güneş'in yaydığı ışık birden fazla dalga boyu içerir ve
gözümüzün algıladığı ışık bunun sadece küçük bir kısmıdır.

Güneş tarafından yayılan elektromanyetik enerji aralığı
güneş spektrumu olarak bilinir ve birçok araştırmacı Güneş ışığında kodlanmış
bir bilgi olduğunu söylemiştir.
Güneş ışığı Yaratıcımız Allah tarafından kodlanmış akıllı
bir tasarımdır, NASA'nın inanmamızı istediği gibi büyük bir yanan küre
değildir. Güneş'in bu özelliği, onun hasbelkader, kendi kendine meydana geldiği
iddiasını tümüyle çürütür.
Bizim araştırmamıza göre, Güneş ya bir tür pranik (şifa
veren) enerji ya da elektriksel plazma enerjisine sahip olmalıdır.
Şunu da not edin: Güneş patlamaları bilgileri bize hep NASA
uyduları aracılığıyla sunuldu; hepsi uydurmadır. Güneş'te lekeler vardır, ancak
alev fışkırması olduğu gibi saçmalıklar tümüyle çöplüğe atılmalıdır.
Eğer Ay eskimiş arıza yapan bir Güneş idiyse (bu teori doğru
ise) o halde bu olayın başlangıcı neresiydi, nasıl meydana gelmiş olabilir?
Yeni Güneş nasıl oluştu? Bu olayın katalizörü neydi?

Büyük ihtimalle bir felaket sırasında, gökyüzü
mekanizmasının bir şekilde değiştiği görünüyor. Bu felaket Nuh tufanı olabilir
mi? Biliyoruzki Nuh tufanı sırasında göklerin kapıları açıldı, sular boşandı.
Bu gökteki mekanizmayı etkilemiş yada değiştirmiş olabilir.
Şu 18:86 ayettinde verilen mesaj çok dikkat çekici; Güneşin
bulanık suda batması hadisesi Güneş'in arızalı duruma geldikten sonraki
durumunu ifade etmek için kullanılmış olabilir mi?
18:86 Güneşin battığı yere yaklaşınca onun bulanık bir suda
(kara bir balçıkta) battığını gördü ve orada bir topluluk ile karşılaştı.
"Ey İki Nesil Sahibi, dilersen onları cezalandır, dilersen onlara iyi
davran," dedik.

Antik çağlardaki milletlerin efsanelerininin hemen hepsi
(Mayalar, İnkalar, Mısırlılar, Farslılar, Hindistanlılar) 5 bin yada 10 bin
yılda bir tekrarlanan, döngüsel, dünya çapında felaketlerden söz ederler. 12
bin yıllık, 26 bin yıllık döngülerle yenilenmelerden bahsederler. Bunlar yeni
Güneş'in ortaya çıkması için bir başlangıç olabilir. Güneş'in gücünü yitirip
yenilenmesi ancak göklerin ve yerlerin yenileriyle yer değiştirmesi gibi çok
büyük felaketler neticesinde meydana gelebilecek bir hadise olduğunu
düşünüyorum.

Güneş merkezli modele neredeyse kör bir şekilde inanan
günümüz insanları için galaktik merkez hakkındaki eski efsaneler çok az şey
ifade eder, ancak düz dünya modelini anlayanlar için, olay çok farklı bir resim
çizmeye başlar.
Günümüz dünyasında, eski kavimler sanki az gelişmişlermiş,
ilkel yada aptallarmış gibi, mitolojilere, eski kavimlerden aktarılan
efsanelere karşı garip bir kibir var. Maya mı? Mısırlılar mı? Vedik Rishiler?
Farslar? Mistikler? Hayır, geçmişle karşılaştırıldığında, bugünün insanlığı
şüphesiz kandırılmış ve kainat hakkında çok az şey bilen yani geçmişe göre çok
daha cahil olandır. Kuran'ın bize bildirdiği önceki kavimlerin günümüzden daha
gelişmiş olduklarıdır. Bunu mutlaka dikkate almalıyız. Daha gelişmiş bir
toplumlardı ancak bir felaketle yok oldular. Sahip oldukları teknolojileri de
günümüze kadar ulaşamadı. Neden? Şüphesiz ardında tekrar eden bir felaket
döngüsü olma ihtimali yüksek. Neden dünyadaki canlı kalabilmiş en eski ağaç 5
bin yıllık?
30:9 Yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden öncekilerin sonunun
nasıl olduğuna bakmazlar mı? Onlardan daha güçlü idiler, toprağı işlediler ve
onlardan daha fazla üretimde bulundular. Elçileri onlara apaçık delillerle
gitmişlerdi. Onlara zulmeden Allah değildi; onlar kendi kendilerine
zulmediyorlardı.
Şunu düşünün, Güneş merkezli sahte bilim Samanyolunda ortaya
çıkan karanlık yarık hakkındaki ne diyor?; 3.000 ışık yılı uzaklıktadır ve
burada gaz bulutu arasında yeni yıldızlar oluşmakta. Bu görüntü yolda
milyarlarca yıldızı atlatıpta mı dünyaya ulaştı?, hepsini bir şekilde birer birer
geçip, “güneş sistemimizde” diğer gezegenlere takılmadan? Lazer ışını gibi mi?
Bu tür bir düşünce saf deliliktir. 3.000 ışık yılın kilometrelerce uzakta
olduğunu biliyor musunuz? trilyonlarca km. Bizim gözümüzün o kadar uzağı
görmesinin imkansız olduğunu bilmiyorlar mı? Göremezsiniz, üzgünüm, göremezler,
ama birçoğu onların yalanına inanıyor.

Great Rift Gökkubbenin kapısıdır. Daha önce açılmış ve kapanmıştır.
Halbuki antik çağdaki kavimler Great Rift'i nasıl
adlandırmışlardı? Bakire kapısı, Kozmik Doğum, Mağara, Yeraltı, Büyük yarık,
Kara Yolu, Yeraltı Yolu, Kozmik Ağacın Dallarında Bir Çatlak, Kozmik Canavarın
Ağzı ve Kozmik Annenin Doğum Kanalı gibi. Anlamlı değilmi?
Pek çok insan, Düz Dünya bakış açısıyla ya da hatta
kemtrail’e baktıkları gibi dahi antik kavimlerin felaketlerden bahseden
mitolojilerini, efsanelerini araştırmıyor. Fakat geçmişteki kavimlerin
efsaneleri dahil olmak üzere Kuran’da, Tevrat’ta ve İncil’de dünyanın sonunun
geleceğine dair yeterince işaret vardır. Hemen hepsinde ortak bir şekilde
dünyanın sonuyla ilgili tasvirlerde gökyüzünde meydana gelen büyük yıkımlardan
bahsedilir.
Nebraska'nın Pawnee Kızılderilileri, felaket
gerçekleştiğinde Güneş'e olanlarla ilgili daha betimleyicidir. Efsanelerinde,
Güneş doğduğunda dünyanın sona ereceğini söylüyorlar. Efsaneye göre: “..... Ay
kırmızıya dönmesi gerektiğinde, insanlar dünyanın sona ereceğini biliyorlardı.
Güneş aynı zamanda ışıl ışıl parlıyordu ve bir seferde o parlaklık gidecekti ve
sonu gelecekti ... Yaşlı insanlar aynı zamanda dünyanın sona ereceği zaman
birçok işaretin olacağını biliyordu. Yıldızların arasında birçok işaret
olacaktır. Meteorlar gökyüzünde uçacak. Ay arada bir rengini değiştirecektir.
Güneş de farklı renkler gösterecektir, ancak halka en yakın olan işaret
nehirlerin ve derelerin yükselmesidir. ” Dorsey, G. A., “Pawnee Mitolojisi, Pt.
1 “1906
Paraguaylı Mbocobi Kızılderililer, yıkıma neyin sebep
olacağını göstermekte çok spesifikler.
“Dünyanın tahribatı Güneş yüzünden olacaktır. Güneş bir
zaman sonra gökten düşecek, ancak bir Mbocobi Güneş’e herhangi bir zarar
gelmeden önce onu yerden alacak ve yerine mandallarla tutturacak. İkinci kez
düştüğünde Dünya'yı yakacak. Kabileden bir adam ve karısı bir ağaca tırmanacak
ve yıkımdan kaçacak, ancak bir alev patlaması onlara ulaşıp yere düşürecek, ve
maymunlara dönüşecekler. ”Brinton, DC,“ Yeni Dünya Efsaneleri ” ”1896
Babil efsanesinden:
“Bu binyıl tamamen sona erdiğinde, Mazda’ya tapan dininin
ikincisi olan ... Güneş kendini gizleyecek. . . Sonra 30 sene sadece kış
olacak. Güneş karardıktan elli yedi yıl sonra, gökyüzünde yeni bir Güneş belirecektir.
” Muller, F. M., (ed.), “Doğu'nun Kutsal Kitapları, cilt. 47, 1897
Ayrıca Kolbrin'deki Mısırlı ve Kelt akademisyenlerden
bulduklarımız:
"Gökler parlak ve kıpkırmızı olacak; toprağın yüzeyi
bakır rengine dönüşecek ve ardından karanlık bir gün olacak. Yeni bir Ay ortaya
çıkacak, dağılacak ve düşecek."
"Sular arıtılacak, tortular ortadan kalkacak ve bolluk
bereket olacak ... Güneş, eskisi gibi olmayacak ve Ay ortadan kalkacak
..."
Kuran'daki ayetlere bakalım:
75:6 "Diriliş Günü ne zaman?" diye sorar.
75:7 Gözün kamaştığı,
75:8 Ayın tutulduğu,
75:9 Ve güneş ile ay bir araya toplandığı zaman,
75:10 O gün insanoğlu, "Kaçacak yer nerede?" der.
75:11 Hayır, bir sığınak yok.
75:12 O gün son durak Rabb'inin huzurudur.
25:25 Göğün bulut kütleleri halinde parçalanacağı ve
meleklerin topluca indirildiği gün,
52:9 O gün gök sallanıp sarsılacak,
54:1 Saat yaklaştı ve Ay yarıldı.
55:37 Gök parçalanıp da, yağ gibi eridiği ve kırmızı bir
güle dönüştüğü zaman...
69:16 Gök yarılmıştır, parçalanmıştır.
70:8 Gün gelecek, gök erimiş maden gibi.
70:9 Dağlar ise atılmış yün gibi olur.
73:17 Peki, inkar ederseniz, çocukların saçlarını ağartan
bir günden nasıl korunursunuz?
73:18 Gök bile ondan dolayı yarılır. O'nun sözü gerçekleşir.
77:9 Göğün yarıldığı,
77:10 Dağların ufalanıp savrulduğu,
78:18 Sur'a üfürüldüğü gün, hepiniz bölük bölük gelirsiniz.
78:19 Gök açılmış; kapı kapı olmuştur.
81:11 Gök yerinden oynatıldığı zaman,
82:1 Gök yarıldığı zaman,
82:2 Yıldızlar sönüp düştüğü zaman,
82:3 Denizler akıtılıp taşırıldığı zaman,
82:4 Mezarların içi dışına çevrildiği zaman,
82:5 Her kişi, yaptığını ve yapmadığını öğrenecektir.
84:1 Gök çatladığı zaman.
84:2 Ve doğal yapısı gereğince Rabbine kulak verdiği zaman.
Benzeri ayetleri Eski Ahit ve Yeni Ahitte de bulmak mümkün;
Vahiy Kitabı
6;12 Kuzu altıncı mührü açınca, büyük bir deprem olduğunu
gördüm. Güneş keçi kılından yapılmış siyah bir çul gibi karardı. Ay baştan
aşağı kan rengine döndü.
6:13 İncir ağacı, güçlü bir rüzgarla sarsıldığında nasıl ham
incirlerini dökerse, gökteki yıldızlar da öylece yeryüzüne düştü.
6:14 Gökyüzü dürülen bir tomar gibi ortadan kalktı. Her dağ,
her ada yerinden sökülüp alındı.
21:1 Bundan sonra yeni bir gökle yeni bir yeryüzü gördüm.
Çünkü önceki gökle yeryüzü ortadan kalkmıştı. Deniz de yoktu artık.
Yeşaya Kitabı
34:4 Bütün gök cisimleri küçülecek, Gökler bir tomar gibi
dürülecek; Gök cisimleri, asma yaprağı, İncir yaprağı gibi dökülecek.
Markos
13:24 Ama o günlerde, o sıkıntıdan sonra, ‹Güneş kararacak,
Ay ışık vermez olacak, Yıldızlar gökten düşecek, Göksel güçler sarsılacak.›
Yoel
2:31 RABbin büyük ve korkunç günü gelmeden önce Güneş
kararacak, ay kan rengine dönecek.
Anlatılanlardan anlaşıldığı kadar bu büyük felaket sırasında
gökyüzü tavanı, gökyüzü kubbesi ve içindeki herşey sarsılacak, sallanacaktır.
Bu felaket yeni bir oluşumun başlangıcıdır. Yeni bir Güneş karanlık yarıktan
gelir ve eskisini harap eder. Eski Güneş ölür ve Ay olur.
Gök cisimlerinin çoğu bu felaket sırasında bozulacak,
bazıları güçlerini yitirecek, bazıları ise düşecektir. Ayrıca gökyüzünü ürten
kalın ve siyah dumanın sebebi büyük ihtimalle Güneş ve Ay'ın tutulması yüzünden
ve muhtemelen ölen Güneş'ten dolayıdır.
Antik kavimlerin tutulmaları çok iyi bir şekilde inceleyip,
onların döngülerini öğrenmesi ve yeni tutulmaları saati dakikasına kadar
bilmeleri, tutulmalardan korkmalarının nedeni budur, tutulmaları tekrar eden
felaketlerin başlangıcı olarak görüyorlardı ve korkuyorlardı. Çünkü eski zamanlarda Aysız dönemlerde vardı.
Öyleyse, dünyanın sonunun tutulmaların döngüleriyle alakalı
olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Ay ve Güneş Tutulmaları Tahminleri
Antik çağlardaki kavimlerin Ay ve Güneş tutulmalarını tahmin
edebilmelerine en güzel örnek Antikythera Mekanizmasıdır. Antikythera
Mekanizması “antik tutulma tahmini makinesi” olarak adlandırılmıştır, ancak
göründüğünden çok daha fazlası vardır. Ayakkabı kutusu büyüklüğündeki cihaz,
tarihi, güneş ve Ayın konumlarını, Ayın evrelerini, 19 yıllık bir takvimi ve
223 aylık bir tutulma tahminini kadranda gösteren bir sistemdir, sistemi
çalıştırmak için kullanılan 30 karmaşık bronz dişli çarktan oluşan karmaşık bir
dişli çark sistemine sahiptir. Bu onu çok karmaşık bir analog bilgisayar yapar.
Bilinen başka hiçbir antik makine, bu kadar ileri mühendislik özelliği
göstermez. Bu makina Güneş'in, Ay'ın ve Yıldızların Düz Dünya üzerinde
gökkubbede nasıl çalıştığını gösteren antik bir makinadır.
Keşfi
1900 yılında, Akdeniz'de bir sünger çekme teknesi bir
fırtına yüzünden Antikythera adasına sığındı ve adanın yakınında geceyi
geçirmek zorunda kaldı. Ertesi gün, adanın yakınlarında dalmaya başladılar ve
2.000 yıllık bir eski Yunan enkazını keşfettiler.
Bulunan geminin büyük olasılıkla 60 B.C.’de Küçük Asya'dan
Roma'ya bir seyahat sırasında 70 B.C. arasında battığı tahmin ediliyor.
Dalgıçlar gemiyi çıkarmış, daha sonra Antikythera Mekanizması olduğu bilinen üç
yassı aşınmış bronz parçası bulunmuştur.
Cihazın takvim ölçeği 360 günlük bir yılı temsil eder
şekilde düzenlenmiştir ve her biri 30 günlük olmak üzere 12 aya bölünmüştür ve
ayrıca Yunanistan-Mısır takvimine karşılık gelen beş günlük bir ekstra süreye
ayrılır.
Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn döngüleri kadranda işaretlendirilmiştir.

Zodyak ölçeği, Güneş’in düz dünya üzerindeki
"hızlı" ve "yavaş" bölümlerini gösteren 12 burçtan oluşan
360 derecelik bir kadrandır. Güneş göstergesi takvimdeki tarihi ve güneşin düz
dünya üzerindeki gökyüzünde zodyak ölçeğini gösterir. Her yıl için tam bir
dönüş yapar. Ay kadranı, Ayın gökyüzünde zodyak ölçeğindeki konumunu gösterir.
NASA'nın Ay ve Güneş tutulmalarını güya uzay araçları,
uyduları yada uluslararası uzay istasyonu vasıtasıyla gözlemlediği için biliyor
iddiası tümüyle bir yalandan ibarettir. NASA Ay ve Güneş tutulmaları için aynı
Antik çağlardaki yapılan hesap yöntemlerini kullanmaktadır. Olay tamamen bir döngüden ibarettir. Döngüler anlaşıldığı anda gelecekteki tutulmaları tahmin etmek münkündür.
AY KONUSUNDA SON SÖZLER
Düz Dünya konusunda Ay, en gizemli ve en çok bilmece olan bir konudur ve yalnızca eldeki bilinen verilerle tümüyşe çözmemiz mümkün değildir. Sırları belkide her zaman kalmaya devam edecek, ama Ay’ı birçok açıdan incelemeden sonuca varmamız mümkün değildir.
Araştırmalarımızda kararlı olmalıyız, çünkü insanlara yalan
söyleyip yanlış yönlendiren NASA gibi kurumlar mutlaka kafalarda bulanıklık
oluşturacaktır.
Güneş konusu ve mekanizmasını çözmekte aynı şekilde
muhtemelen daha fazla araştırma yapmamızı ve daha iyi bilgi kaynaklarına erişmemizle
mümkün olabilir.
Güneş ve Ay’ın fonksiyonlarının tam olarak çözülmesi, Düz
Dünya mekanizmasının nasıl çalıştığını, şeklini büyük oranda ortaya çıkarır ve
bu büyük bir keşif olur.
Düz Dünya teorisinin eksiksiz olduğunu iddia etmiyoruz ve kimse
bunu iddia etme hakkına sahip değildir. Ancak birlikte yada bireysel olarak
çalışarak, tartışarak, yeni fikirlere açık kalarak ve somut çalışmalar yaparak
birlikte bu konuyu çözebiliriz. Daha fazla araştırma ve işbirliği yapmak
ilerlemenin en kolay yoludur. Mantıklı bir şekilde eleştiri yapanlar tarafından
eleştirilmekten çekinmiyorum (unutmayın bir zamanlar hepimiz küre dünya
modeline inanarak yanıldık, fakat sonra doğruyu bulduk), ancak mantıksız ve
temeli olmayan ve yapıcı olmayan eleştirilerinde çalışmalara zarar verdiğini
unutmayalım. Eleştiri yaparken hak ve adalet duygularıyla hareket edelim ve
asla incelemeden, okumadan eleştiri yapmayalım.
Gerçeğe ulaşmayı dileyen herkese sevgi ile,
16:12 Geceyi, gündüzü, Güneşi ve Ayı hizmetinize sundu.
Yıldızlar da O'nun emri altındadır. Aklını kullanan bir toplum için elbette
bunda işaretler vardır.
41:37 Gece, gündüz, güneş ve ay O'nun ayetlerindendir.
Güneşe ve ay'a secde etmeyin, onları yaratan Allah'a secde edin. O'na kulluk
edecekseniz.
Not: Mark Knight’ın FLAT EARTH ADVANCED – THE MOON kitabından faydalanılmıştır.
https://i.ibb.co/kJDN605/esm-all.gif
YanıtlayınSilAy 1 turunu 30 günde tamamladığına göre;
Resimdede görüldüğü gibi Ay,Dünya ve güneş arasındayken 15 gün boyunca geceleri ayı göremememiz gerekiyor.Fakat Her gece gökyüzü bulutlu değilse ayı görebiliyorum.Birisi bunun izahını yapabilirmi ?
Hepsi yanlış. Ay'ın turu 28 gündür ve yeni ay öncesi birkaç gün (tam sayı aklımda değil) ay hiçbir yerden gündüz ya da gece görülmez.
SilZaten yuvarlak hesap 30 gün dedim.Bu yorumu da dünyanın küre olamayacağı için yazdım.
SilDünyanın düz olduğunu savunuyorsan;
yukarıda yazdığı gibi Ay 1 turunu 25.25 saatte tamamlar.Sen yanılıyorsun.
Eğer küre olduğunu savunuyorsan;
Dediğin gibi 28 günün 14 günü Ay; güneş ile dünya arasında olduğundan geceleri göremememiz lazım.Ayrıca Toparlak dünyaya göre Ay'ın evreleri dünyanın gölgesi üstüne vurduğundan dolayı oluşuyor.Ee Ay, güneş ve dünya arasındayken neyin gölgesi Ay'a vuracak?
ay ve güneş kubbenin neresinde kalıyor içerde mi dışarıda mı bu bilgiye ulaşamadım.
YanıtlayınSilKubbe dediğimiz şeyin çeşitli katmanları var. Sahte bilimin Van Allen Belt dediği manyetik alan sayfam bir bölge. Bu bizim sınırımız. Ay ve Güneş bu saydam geçilmez tabakanın üzerindeler ama Gökkubbenin içindeler.
SilMuhteşem bir sayfa olmuş.
YanıtlayınSilTebrikler...
Teşekkürler
Sil