Dünyanın Düz Olduğunun İpuçları - Hollywood

Bu makale daha önce yayınlanan Giriş makalesinin devamı olarak yazılmıştır. Bu makalede içinde yaşadığımız dünyanın düz ve sabit olduğunu sizden saklayanların kimler olduğunu ve bu sahtekarlığa ortak olanları araştırmak ve ip uçları üzerinden sonuçlar çıkarmak amaçlanmıştır.
Bu aldatmacayı yapanları bulmak için öncelikle yıllardır şüphe uyandırdığı halde hala açıkça ifşa edilmemiş sahte uzay programlarına bakmak gerekir. Bir çoklarımız hemen her gün günlük haberlerde yeni bir uzay programı başladığını duyuyor ya da uzayla ilgili yeni bir gelişmeyi okuyoruz. Elbette bu konuda başı çeken kurum NASA’dır. Apollo Aya yolculuk programı, Uluslararası Uzay İstasyonu programı, Marsa yolculuk programı gibi. Doğruluğu sahteliği çokça tartışılan bu uzay programları incelendiğinde birçok ipucu bulmak mümkündür. Örneğin yer çekimsiz ortam algısı yaratmak için ISS’de yapılan türlü çekim hilelerinin ifşası, Mars’ta çekildiği iddia edilen çekimlerin dünyanın ırak bir yerinde çekildiğinin ifşası gibi bir ipucu üzerinden gidip sahteciliği çözmek mümkündür.
Ancak asıl ip uçlarını henüz açıkça ifşa edilmemiş ancak küre dünya konusunun en büyük destekçisi olan bir yerde aramamız lazım. Burası Hollywooddur ve Hollywood yapımı filimlerdir. Üstelik ip uçlarına ulaşmak için gizli bir takım yerlerdeki belgelere bakmanıza gerek yoktur, çünkü her şey alenen yapılmaktadır. İnternet üzerinden kendi araştırmanızı yapıp bu bilgilere ulaşmanız mümkündür. Özellikle bilim kurgu kategorisinde gerçek olaylardan kurgulanmış olan uzay filmlerinde bir çok ipucu bulmak mümkündür.
Öncelikli
olarak hayal ürünü kategorisinde olan bilim kurgu filmlerden uzay yolculuğunu
konu alan filmleri düşünün. Örneğin StarWars, StarTrek, Alliens bunlardan
birkaçıdır, ki tahmin ediyorum bir çoklarınız zaten izlemiştir bu filmleri. Bunun
gibi yüzlerce film saymak mümkündür. Peki birde hayal ürünü olmayan bilim
kurgu filmleri düşünün; Red Planet, Gravity, Mission to
Mars, 2001: A Space Odyssey filmleri bu kategoride çokça bilinen
filmlerdendir.
Bu filimler kurgulanmış
olmakla birlikte ileride bir gün insanlığın ulaşabileceği bir seviye olarak
lanse edilirler. Bu tür filimler dünyayı kontrol etmeye çalışan Elit tabaka tarafından
teşvik alan filimlerdir. Çünkü bu filimler zihinlerde küre modelinin, güneş
merkezli sistemin kabul edilmesine yardımcı olurlar. Sinema endüstrisi küre
modelinin, güneş merkezli sistemin, gezegenler, yıldızlar arası yolculuğun çokça
işlendiği bir propaganda aracı haline dönüşmüştür. Dolayısıyla zihinlere
işlenen küre modeli gerçekmiş gibi kabul görür hale dönüşmüştür. Örneğin
Gravity filmini izleyen bir izleyici bunun gerçeğe çok yakın bir ‘hayal ürünü’
olduğunu kabul ederken, aynı zamanda zihninde gerçekle hayalin birbirine
karıştığı bir durum oluştuğunun farkına bile varmaz. Bu tür sinema filmlerini
sıklıkla izledikçe zamanla zihninde hayaller gerçekmiş gibi algılanmaya başlar.
Örneğin Mars’a gidiş filmini izleyen biri yarın öbür gün haberlerde NASA’nın
Mars’a gitme planını duyunca hiç kanıksamadan kabullenir. Halbuki izlediği filim tümüyle hayal ürünü
değil miydi? NASA’nın Mars’a gidiş planı ne kadarda filimdekine benziyor!
2001: A Space
Odyssey filminin 1968’de tamda NASA’nın 1969’da Ay’a gitme programının
öncesinde sinemalarda gösterime girmesi tesadüf mü acaba? Elbette değil. Tüm zamanların en iyi yönetmeni unvanlı Stanley
Kubrick’in beş sene uğraşıp hazırladığı bu film birçok devlet kurumu ve hatta
Ordunun desteğiyle çekilmişti. Neden bir filim için devlet bu kadar seferber
edilmiş olabilir? Nasıl oluyorsa bir hayal ürünü olan Space Odyssey filmi,
henüz daha Ay’a gidilmemiş iken kurgulandığı halde Dünya’yı Ay’ın yüzeyinden
nasıl gösterdiyse, birkaç sene sonra Apollo programı ile Ay’a (güya) ayak basan
astronotların Ay’ın yüzeyinden çektikleri dünya resmi ile tıpa tıp benziyor. Bu
iki görüntünün birbirinin bu kadar benzeri olması tesadüf mü acaba? Yoksa Kubrick’in
hayal dünyası gerçeğe bu kadar mı yakınmış meğerse?
Elbette hiçbiri
değil. Aslında olan şey bir hayal ürünü olan küre dünyanın, Aya gitmenin, uzay
yolculuğunun aslında gerçekmiş gibi mi sunulmuş olmasından başka bir şey
değildir. Ve izleyici için artık gerçekle hayal arasındaki ince çizgi
kalkmıştır. Artık neyin hayal neyin gerçek olduğu birbirine karışmıştır.
Elitinde istediği tam olarak buydu zaten. Sonuç olarak, bu tür bilim kurgu
filmleri geleceğin nasıl olması gerektiğini izleyicinin beynini bir anlamda
yıkayarak, gerçekle kurguyu birbirine karıştırıp zihinleri bulandırarak
iletmeyi başarmışlardır.
Stanley
Kubrick’in filmlerinde gizli bir şekilde verdiği mesajları ifşa eden belgesel
Room 237’i izlemelisiniz. İsmini 237 numaralı odadan alan belgeselde 9 farklı
bölümden biri olan Apollo 11 bölümünde Aya inişin aslında kurgulanan bir sahne
olduğuna dair epey ipucu veriyor. Apollo 11 kazağı giyen çocuk 237 numaralı
odaya giriyor. 237 numaralı oda 237 bin mil dünya ile Ay’ın iddia edilen uzaklığını
temsil ediyor.
Bununla birlikte
bir başka gurup sinema filmlerine de dikkatinizi çekmek isterim. Bunlar gerçek
olaylara dayalı (hayal ürünü değil) hikayelerden kurgulanmış filimlerdir ve bu
tür filmleri bulmak epey zordur.
Örneğin Ay’a
gidiş programı 1972’de tamamlanmasına rağmen, ki güya insanlığın ulaştığı en
büyük başarı olarak lanse edilir, Ay’a gidiş sırasında yaşanmış gerçek bir
hikayeye dayalı ilk uzay filmi neden 1983’te gösterime girmiştir? Filmin adı “The
Right Stuff’ (Doğru şeyler). İlginç! Apollo programının tamamlanmasından tam 11
yıl sonra! Neden bu kadar beklediler acaba? Doğru şeyleri bulmak için
olabilir mi!!!? Aslında filmi ilginç
yapan bu değildi, oldukça uzun olmasıydı; 3 saat 12 dakika. Astronot seçimi
işleminin oldukça zor geçtiği işlenmişti. Astronot eğitimi ve aralarındaki rekabet
oldukça detaylı bir şekilde anlatılmıştı. Fakat işin ilginci seçilen
astronotlar dünyanın düşük seviyedeki yörüngesine ancak çıkabildiler, daha
ötesine gidemediler. Sadece bu filim için bir sürü uzay aracı yapılmıştır, bunu
internetten araştırmanızı tavsiye ederim. Dört Oskar kazanan ve hasılat rekoru
kıran bu sinema yapıtı neden sadece dünyanın yörüngesine çıkabilen bir hikayeyi
konu almıştı ama Apollo misyonuna yer vermemişti acaba?
Gerçek hikayeye
dayalı oldukça zor bulunan bir başka yapıt ise Apollo 13 filmidir. 1995’te
gösterime giren filim Apollo programından tam 23 yıl sonraya denk geliyor. Ancak
Apollo 13, Aya başarıyla gidip dönen bir hikayeyi film yapmaktansa,
oksijen tankının patlaması nedeniyle, astronotlar Aya inemeden, sadece Ayın yörüngesine
gidip gelmesiyle biten bir misyonu konu almıştı. Neden acaba?
Bu 1995’teki
filimden sonra gerçek hikayeye dayalı başka bir uzay filmi bulmak mümkün değildir.
Hollywood herkesin bildiği gibi çok iyi hasılat yapan filmlerin mutlaka
devamını çeker, ikinci, üçüncü serisini çıkarır. Ancak işin ilginci bu son
filmin üzerinden 20 yıl geçmiş olmasına rağmen hala bir serisi çekilmiş değil.
Süpermen’den
tutun Transformer filmine kadar her hasılat yapan filmin devamı çekilmişken,
üstelik 6 kere Aya (güya) gidilmiş dönülmüşken ve film olabilecek o kadar
gerçeğe(!) dayalı malzeme varken, gerçeğe dayalı başka bir filmin hala
çekilmemiş olması çok ilginç. 1998’de Tom Hanks’in TV mini dizisi hariç, ki
dizi sadece sınırlı olarak gerçek olaylara değiniyor ve sinema filmi gibi
profesyonelce çekilmiş değildir.
Eğer Hollywood
gerçeğe yakın bir Apollo misyonu çekebiliyorsa, Aya gidiş sahnelerinin
Hollywood’da çekilmediğini kim garanti edebilir. Hollywood ne zamandan beri
Uzay seyahatlerini ve Aya gidişi gerçek gibi çekebiliyordu acaba? Ne zamandan
beri uzaya gitmeden uzaya gidip gelmiş gibi gerçeğe (!) yakın filimler
çekebilme teknolojisine sahiptiler?
Bunun haricinde
‘Capricorn One’ filminden bahsetmek istiyorum. Bu film açıkça Mars yolculuğu
nasıl sahtece filim setinde çekilir onu konu alıyor. Resmen insanlara açık bir
mesaj var; Mars yolculuğunun gerçekleşmesi mümkün değil, ve olmuş gibi sahnede
çekeceğiz. Belki de gelecekte olacak bir olaya tam da nasıl planladılarsa ona
işaret ediyor.
Filmin konusu
şöyledir; Mars'a gönderilmesi planlanan ilk insanlı uzay aracı, fırlatma
rampasında iken mürettebatı araçtan çıkarılıp terk edilmiş bir çöl üssüne gönderiliyor.
Uzay aracı fırlatılıyor fakat halk uzay aracının boş olduğunun farkında değil. Güya
NASA yetkilisi uçuş sırasında bir hatadan dolayı patlama olacağı bilgisini son
anada aldığı için bu kararı veriyor ve Mars'taki televizyon görüntülerinin
taklit edilmesine karar veriyor. Böylece normal halk uçuşun hiç
gerçekleşmediği bilmeksizin televizyonda sanki olmuş gibi izliyorlar. Sahneleme
işini yapanlar önce bu görevi etik bulmayarak reddediyor fakat NASA yetkilisi ailelerini öldürmekle tehdit edilince mecburen ikna oluyorlar. Böylece astronotları bir stüdyo alıp Mars'a inmiş gibi filme alıyorlar. Halka ise dönüş
yolculuğu sırasında aracın patlayıp astronotların öldüğünü söylüyorlar. Planladıkları gibi patlama
sahnesini çekiyorlar ve televizyonlara servis ediyorlar. Ancak tehdit edilenlerden bazıları bir şekilde sahtecilik olayını gazetecilere sızdırmayı başarıyorlar ve bunu duyan gazeteciler olayı araştırmaya başlıyor.
Bu sırada astronotlarda kaçmaya yelteniyorlar. Filmin bundan sonrası sahteciliği
ortaya çıkarmaya çalışanlarla saklamaya çalışanlar arasında bir mücadele
şeklinde geçiyor.
Özet olarak uzay
filmleri Elitin teşvik ettiği, desteklediği filimlerdir. Ancak gerçeğe dayalı
filmlerin çok fazla sahnelenip filmlere konu olmasını istemezler. Çünkü sahtece sahnelenmiş Ay
yolculuğunun detaylarının deşilmesini istemezler. Onun yerine hayal ürünü
yüzlerce filimle uzay yolculuklarının aslında var olabileceği izlenimini
zihinlerde canlı tutmaya çalışmayı tercih ederler. Bu, Elitin dünyanın düz
olduğu gerçeğini saklayabilmeleri için çok önemli bir konudur.
Elitin gayet iyi bildiği gibi zihinler eğlence
sektörü, sinema, filim, tiyatro ile ve orada verilen mesajlar ile kolaylıkla
kontrol edilebilir, yeni nesillerin beyinleri yıkanabilir. Elit için Hollywood’un
sinema endüstrisinde lider olması çok önemlidir. Aynı zamanda sinema
endüstrisinin yapımcılarının Elitin emrinde olmaları çok önemlidir. İnsanların dünyanın şeklinin küre olduğunu zannedebilmesi için sinema
endüstrisinin sürekli ve planlı olarak uzay yolculuklarını konu edinmeleri gerekmektedir.
Uzay yolculukları sanki varmış gibi yada olabilirmiş gibi filimler yapmak zorundadırlar.
Çünkü Elit bunu istemektedir ve bu Elitin kontrolü sağlayabilmesi için olmazsa
olmazıdır.
Not: Mark Sergant'ın 'Flat Earth Clues' isimli eserinden faydalanılmıştır.
Düz veya yuvarlak olması elit dedikleriniz için neden bu kadar önemli olsun ki
YanıtlayınSilbildigim kadarıyla düzdünya teorisinde antartika bir kıta değil, dünyanın etrafını çevreleyen buzul duvarları. ve bu buzul duvarlarının arkasında 30 dan fazla bakir kıta mevcut. tabi bu kıtaların yeraltı ve yerüstü zenginlikleri...
Silkardeşim sen değerlisin bu dünyaya bir getiriliş amacın var maymundan da gelmedin ne de seni getirmedi leylekler. tüm amaç ne olduğunu unutturmak ve itaat etmeni sağlamak. yalnız olduğunu hissetmen seni içerden yok ediyorlar zihninle kendi kendini yok ediyorsun bu düşüncelerle
YanıtlayınSil